Beni de kötüleyeceksin biliyorum ama başka çaren yok. Bunu yapabildiğinde sevgin körelir sanıyorsun. Sevmeyi istemiyorsun, sevmek canını acıtıyor. Ayrılışlar canını acıtıyor. Bir şey var ayrılışlarda senin için çünkü. Çok eskiden bu güne taşıdığın bir şey. Onu bıraktığında; anlayacaksın kendine ne yaptığını, ne yaptığını anlayacaksın başkalarına. Öfkeni güzel bir akasya kokusu değil, budandıkça dalları çıkan bir arsız yapacaksın. Sana güzel ayrılmayı da öğreteceğim ben. Duygulardan körleştiğinde yolu da. Beğenmeyeceksin, bir çocuk gibi dudak büzüp duracaksın. Hatta yalvarmak isteyeceksin. Buna müsaade etmeyeceğim. Kimse için bunu yapma sakın.
Beni kötü bilme artık.
ben en kötü biçimde senin iyiliğini isteyenim.
perdeler sallanıyor.
ta uzaklardan bir köy sesi kulaklarında.
unuttun sandığın çocukluğun,
bir yorgan gibi ısıtıyor seni.
gagalı bir şişi eline alıp,
böğrüne batırıp çıkaran sendin
kendini yoklayan sendin öldüm mü, kaldım mı ?
diye.
Beni kötü bilme artık.
her gün aynı saatte çiçekleri satan sendin.
her gün aynı yolda dilenen.
her gün aynı kafede, aynı koltukta ,pencere kenarında oturanda sendin.
evde hapis olmuşta, sokakta sarhoş olmuşta, otobüste kusanda sendin,
başını omuza koyanda.
kapıları kapatanda sendin ,pencereleri açanda.
çocuk gibi ağlayanda sendin, çocuk gibi gülende.
Beni kötü bilme artık.
çimlere uzanıp daha bugün ki halini bilmediğin zamanlar,
öylece suyun üstündeki sineklere, kelebeklere bakanda sendin.
küfür edip rahatlayanda...
senin bir halin olmadı ki hiç.
sen hepsiydin
Beni kötü bilme artık.
eski evini tahmin ediyorum.
çok şey vardı, az şey vardı.
şimdi ki evinde farklı değil.
o zamanlar çıkarıp taşıdığın.
kırılmasın diye gazetelere sardığın.
neydi o küçük işlemeli sandık,
neydi taşıdığın anı ?
Pandora' nın kutusu değil senin kutundu o.