Susmayı öğrendim ben...
Sustukça bildiğim cümlelerimi unutmayı unuttukça yarım kalmayı yarım kaldıkça ayaküstü yaşamı atıştırmayı öğrendim. Bazen de büyüdükçe kırılmayı kırıldıkça susmayı. Bütün güzel cümlelerim düzene yenik düştü bak şimdi. Bence insanın sessizliği, sözcüklerinden daha yakındır gerçeğe. Ben kadere inanır mıyım bilmiyorum ki şuan kader bir yazgı ama bazen bir dik duruş zor olabiliyor işte kader burada ortaya çıkıyor sanki. Ama her şey burada, ellerimin arasında bir masal ki yol uzun... Nokta boşluk bırakmaz, virgül boşluktur.
Nokta sertliktir, virgül esneklik.
Noktada mesafe yoktur, virgül mesafedir.
Nokta bitirir, virgül yeniden başlatır .
Nokta verilen nefestir, virgül alınan.
Nokta sondur, virgül sonsuz .
Nokta hayatımızın güçlü bir metaforu. Kızınca son noktayı koyarız. Vurgulamak istersek noktanın altını çizeriz. Uyarmak istersek bir noktayı hatırlatırız. Can alıcı noktaya gelince dururuz. Yani nokta kesinliğin ve keskinliğin olduğu yere konur. Virgül ise öyle değil. Adı geçmez onun çok fazla. Bir virgül koyup devam ederiz sadece. Soluksuz kalınca nefes almak için koşar imdada. Nokta hep başkasına yönelir. Virgül, bizde olanın bizde kalanın devamının işaretidir.
—Ben bir hayal taciriyim . Paranın satın alamayacağı şeyler satıyorum. Öz güvensiz için cesaret. Korkak için öz güven. İhtiyatsız için sağ duyu.
—Peki ya depresifler? Onlara ne satıyorsun der gibisin?
-Bir virgül, küçük bir virgül. Hikâyelerini yazmaya devam edebilsinler diye... Sakın kızma bana söyledim ya sana sevdim seni bir kere, bilmeden oldu... "Neydi ki o kitap? Bilmiyordum ama onun gözlerinin izlediği satırları izleyebilmek için mutlaka edinmeliydim o kitaptan." Dalgalarda maviymiş o gece uyuyamadım, sadece düşündüm. Her şeyin çok küçük olduğu gezegenimi gösteremem sana… Belki böylesi daha iyi. Yıldızım senin için herhangi bir yıldız olsun ki belki, böylece gökyüzündeki bütün yıldızlara bakmayı seversin…