Okumuş olduğum ‘Beyaz Zambaklar Ülkesinde’ kitabı, dünyamız üzerinde yer alan ve günümüzde başarılı olan eğitim sistemiyle kendisinden söz ettiren Finlandiya’nın kötü geçmişi ve bunun düzelmesi için neler yapıldığını anlatan bir eserdir. Bu kitap öylesine bir öğretiyi içerisinde barındırır ki, Atatürk kendi milleti için okulların müfredatına bu eseri almak istemiştir.
Finlandiya, Avrupa’nın kuzey köşesinde, on binlerce gölü olan bataklıklara ve bolca kayalıklara sahip olan bir ülkedir. Uzun yıllar boyunca sömürü altında kalarak, egemenliklerini kanıtlayamamış ve kendi uluslarını geliştirememişlerdir. Bilinçsizce yetişen gençleri olan, eğitim görmeyen ve cahillikleriyle ezilen, kendi ülkelerinde küçümsenmeleri bolca yaşayan Fin Halkı Snelman’ın beraberliğinde gelişmenin yollarını arıyor ve bu düzeni değiştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bu sömürüye ve işleyen düzene sıcak bir savaş ile yaklaşmaktansa, stratejik yaklaşan Snelman, kendi ulusunu eğitmeye ve Fin Kültürü oluşturmak için çalışmalara başlıyor. Bu kitap bize bir milletin kültürünün oluşması veya var olmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bir milletin varsayılması için oluşmuş köklü bir kültürü olması gerekiyor.
Bunu sağlamak için ülkesinde, kendi gibi düşünen, kendini geliştiren insanlarla buluşuyor ve beraberinde tüm halkı bilinçlendirmeye çalışıyorlar. Eğitime verilen önem sayesinde, kendi ülkelerinde üretim başlıyor. Böylelikle, hiç yoktan var olan bir ülke kendini güzel yerlere taşıyor.
Geleceğe aydın çocukların yetişmesi için anne babaların ne kadar önemli bir rolü olduğunu ve toplum için birey yetiştirmenin ne kadar değerli olduğunu eserimizle beraber görebiliyoruz. İnsanların çalışkan olmaları, kendilerini geliştirmeleri ve gelişmeleriyle de çevrelerini etkilemeleri gerektiğini görüyoruz.
Snelman ve arkadaşları, Fin Toplumunun gelişmesi için siyasal, kültürel, ekonomik ve üretim hareketini başlatıyorlar. Fin Halkı o günden sonra eski halinden çıkarak aydınlanıyor ve geleceğe aydın insanlar yetiştirir hale geliyor. 3 milyonluk nüfusuyla, kendi etkileşimleri içerisinde çok iyi yol kat ediyorlar ve o dönemler de kendi ülkelerinde bile yok sayılan Fin Halkı, şimdilerde dünya üzerinde herkes tarafından eğitim yönündeki başarılarıyla konuşuluyor.
Finlandiya’dan ve Snelman’dan alınacak çok büyük dersler var. Üst tabaka kavramıyla var edilen zenginlerin ve bu kesime ulaşabilenlerin, kendi ülkelerinin başarısı ve güzel geleceği için alt tabaka diye adlandırılan yoksul, köylü halkı görmezden gelmemeli ve dayanışma içerisinde herkesin bir arada kültürü yaşatması gerektiği düşüncesi hakim.
Spor içinde bile, gereksiz holiganlık ve fazla taraftarlık yerine, beden geliştirmeleri ve beden sağlığı üzerinden ilerlenmesi gerektiğini düşünerek o dönemlerde gereğinden fazla abartılan Futbol oyununun geleceğini ön görerek önlem almak istemiş ve insanları uyarmıştır. ‘Bacakları manda bacağı gibi sağlam, beyinleri koyun zihni gibi zayıf insanlar bizim idealimiz değildir.’ demiş ve bu sözüyle de halkına çok şey öğütlemiştir.
İnsanların mesleklerini yerine uygun ve ahlaklı bir şekilde icra etmelerini, öğretmenlerin görevinin çok kutsal olduğunu ve bunun farkına varmalarını gerektiğini, Fin Kültürünü herkese öğretmek ve bilgiye erişenlerin, erişemeyen herkese yardımcı olmakta seferber olmasını isteyen Snelman ve arkadaşları, Finlandiya için kalkınma yaratmış ve bu sayede ülkesini tanıtarak bağımsızlığını kazanmıştır.
Bu eser de kötülüklerin nedenlerini, yanlışların neden yanlış olduğunu ve nasıl düzelebileceğini, iyilik ve bilgi yayılırsa nasıl sonuçların doğacağını okuduğumuz da anlıyor ve Finlandiya’yı anlatıyor bile olsa, kendi ülkemizden de parçalar bulabileceğimizi düşünüyorum.
Atatürk’ün neden bu kitabı bu kadar önemsediğini, kitabı okuduktan sonra anlıyorsunuz. Ülkeyi aydınlatmak ve parlak bir geleceğe ilerletmek için A’dan Z’ye çok güzel bilgiler veren bu eser, tarihinin bize yol göstermesi adına ışık tutmaktadır.