Biçimini kaybetmiş fikir ve duyguları,
Siyah ve silik bir suretle,
Çarpık cümleler ile resmedebilirim ancak.
Boşalmış enfes haznelerin,
Dibinde kalmış, katran yoğunluğunda,
Bulamaç halindeki şifalı fikirler,
Hangi kağıda tükürülse yakar onu,
Erittiği tek şey kağıt olsa,
Zihnim, büyütür de tutar onları.
Anlarsın ya.
Beyaz bir gelinlik üzerine katran gibi,
Malum duyguların, boğulması gibi,
Yüreğinde aniden oluşan rahatsızlık gibi,
Parmak uçlarındaki titreme gibi,
Gözlerin bulanık görür ya hani,
Terk etmek istersin kısa bir uyku ile,
Dünya denen şu haini,
İşte öyle şu içimdeki,
Anlarsın ya.
Anlamını yitirmiş, absürt ve komik gerçeklikler,
Onlar ile yaşar insan, utanmadan anlatır bir de.
Kör bir adamın renklere olan aşkını, anlattığı,
Sağır ağabeyimizin orkestra şefi olması,
Doğmamış bir kimsenin,
Hayallere konuk olması,
Ne acı? Ne garip? Ne trajik?
Biçimini yitirmiş zihinler,
Konuştuğunda,
Ancak içi boş kelimeleri takip edersin,
Hiçbir taş oturamaz yerine de,
Sen de boşuna ayakta beklersin,
Zaman ıslaktır, sisli bir yelkovanı
Boğuk boğuk takip edersin,
Ruhun kapanmak,
Varlıktan uzaklaşmak ister.
Biçimini yitirmiş şiirler,
Doğar içimde benim,
Ne yazdığımı ben anlarım,
Ne okuyan,
Tıpkı kader yazısını okuma
Cüretine ve şansına sahip,
Bir kimse gibi,
En anlamsız bakan gözlerin,
En anlamlı şeylere bakması gibi,
Yakar canımı.
Ve bir katran, göğsümün arasından,
Süzülür ağzımdan, ellerimden,
Titrek eller ile, gözlerim kapalı yazarım,
Bilmem ne yazdığımı,
Bilmem ne yazdığımı da,
Ondan yanar canım.
İşte cansız ve biçimsiz,
Kimsesiz,
Anlamını yitirmiş,
Anlamlı enfes cümleler,
Böyle çıkar anasının rahminden.