Ben cihana ateş-i sûzân ile gelmişim
Meğer yâri çok önceleri de severmişim
Anlatamam gözlerinde neyi gördüğümü
Çözemem sendeki bu hummalı kördüğümü
Sen tüm kusurlarımı örten dervişlik hırkam
Bu yolda bir latifen için oldum diğerkâm
Başlamasa da süluk ben zaten müridinim
Bir saraya gerek yok gönlün olsun meskenim
İçimdeki kayayı mor çiçeklerin yardı
Seni görünce sahrama yağmurlar yağardı
Bigâne, gülistanım, saçları şafak bendi
Kurumuş bir nehirdim dolup taşmam istendi
Tıpkı Ferhat gibi dağları aşmam istendi
Bu hasret şeyda göğsüme sığmıyor Bigâne
Pârelendi bağrım sustu sevdalı kemane
Yeşil gözlerinde nihanı aşkla saklarsın
Meftun karanfili açtığı yerde paklarsın
Sensin yollarda konakladığım bedi kervan
Dayanmaz oldu yağmuruna kuvvetli sayvan
Güneş saçlarında ayan olur bin ah ile
Seni görünce tövbe etmek düşer Kabil’e
Melekler doğuştan yakmıştır gül kınasını
Tek başıma tutmak kaldı bu aşkın yasını
Bigâne, niyazım, kalbimdeki zarif neşter
Önüme tahir kilimini haydi ser yeter
Susamış gönlüme birkaç katre kevser yeter
Beni karanlığına mahkûm etme Bigâne
Bırak ateş olayım parlayan kandiline
Cemreyle gelirsin, gör sendeki saf izzeti
Balın peteğine sen taşırsın tüm lezzeti
Semaya kirpiklerinden kuşlar kanatlanır
Kanatları göğsüme hançer gibi saplanır
Ey mahir binici! sığmazsın sen bulutlara
Baharı nurunla taşırsın ulvi dağlara
Zümrüdüanka öleceği günü bilirmiş
Kafesini yeşil dallarından ör istermiş
Bigâne, ayçiçeğim, ömrüm sana tımardır
Suyu kardelene çeviren tılsımın vardır
Asma bahçesinde olmayan salkımın vardır
Bigâne, ben diyarına göçmek isteyen kuş
Ben göğsünde uyumak isteyen giryan berduş
Söyle, görecek miyim o arınmış sevgini
Ey Sultan bestekâr, duyacak mıyım ezgini
Sana kavuşamayana vedalar sorulmaz
Sevdan derya olsa da aşık orda boğulmaz
Bil ki ağacımdan dal koparamaz nacağın
Suyunu içemediğim an kuruyacağım
Denizin nazlı kızı! şair kıyıyı gözler
Bozar her gün tövbesini yine seni özler
Bigâne, dalgın gecem, göğsüme akkor kondu
Bülbül gidişinden garip bir hal sezer oldu
Gördü gül çehreni durmaksızın gezer oldu
Bigâne, nazını uyut, dirilsin hatıran
Söyle, zümrütten midir bindiğin tahtırevan
Asa olsan ummanda mahfi yollar açılır
Kâinata hoş koku saçlarından saçılır
Azizler seninle bulur inşirahı ancak
Vuslat arifesi çekerim göndere sancak
Hakkı bilmiş olmasam eğilirdim önünde
Bir toz zerresi kadar yer ver bana gönlünde
Gör beni, al benden bu sitem dolu selamı
Ne olur esirgeme benden helal kelamı
Bigâne, hançer-i ebru, tanı bu ereni
Virane yanardağda patlayan bilir beni
Kırık aynada yüzü çatlayan bilir beni