Bir kentin sokaklarında gezinmekle
Bir sesleniş, binbir sesleniş akıyor içimden.
Sokak satıcıları nidasıdır,
Soluğu kesilmiş büyük çocukların.
Ve onların da soluğunu kesen
Bir büyük çocuklarıdır bu kentin.
Duyulmuyor artık bir ağlamaklı ses bile
Utangaç bir kıkırdamadan yoksun
Yalnızca birkaç hırıltılı nefes.
Haykırmak, başka türlü nasıl mümkün?
Bir kentin sokaklarında gezinmekle
Bir ölü, binbir ölü akıyor içimden.
Mezarlıklar çıkmaz sokaklarıdır,
Kepenkleri güneşle bile açılmayanların.
Ağıtsız mezar taşlarındaki gözler
Doğum ve ölüm arasındaki o çizgide
Yalpalayarak yürürler.
Yaşamak, başka türlü nasıl mümkün?
Bir kentin sokaklarında gezinmekle
Bir yaşam, binbir yaşam akıyor içimden.
Güneşle aralanan kepenkler,
Es geçiyor kalemimin kapılarını.
Ne varsa bu kente dair
İçimden içime sızıyor.
Kimsecikler de sormuyor
Bu kent hangi kent?
Bu kent kimin kenti?
Gözlerini karanlığa açanların kenti
Adının fısıltı halinde söylendiği
Sakinlerinin kulaklarını kapadığı kent.
Ölmek, başka türlü nasıl mümkün?