Lakin bin yıldır görmedim seni
Kel bir bozkırın ortasında yeşil bir ağaç belki
Susuz kalmış bedevinin doyumsuz serabı gibi
Lakin bin yıldır görmedim seni
Yüzünde ışıl ışıl ayın haleleri
Aynamın zahirine düşer
Roma’nın Meryem’e olan özlemi
Ruhuma şefkatli ellerin değer
Lakin bin yıldır görmedim seni
Kumralına bulanmadım toprağın
Rüzgârı geçmedi saçlarımdan kavakların
Beklemedim başını, ak gerdanlı kuzuların
Hülyalı başakların ipek telleri
Omuzlarında raks eder
Şehrinden geçecek aşkın göçmeni
Mest olur şavkından, Kudüs bura der
Lakin bin yıldır görmedim seni
Seline kapılmadım taşkın nehirlerin
Soyulmadı henüz derim güneşinde
Ben bin yıldır görmedim seni
Harun Güde
2020-08-13T00:12:36+03:00Siteye uzun süredir girmiyordum. Eleştiren yorumlar görmek çok güzel. Tolga Ültay, şiiri hislerime yazarım, ya da hislerim şiiri yazar. Bu eleştirinizi size yaptıran his, o karışıklık bana da bu şiiri yazdırdı. Şiirim teknik olarak zayıf bir şiir olsa da sizin eleştirinizi okurken, ruhumdaki bulanıklığı, zamansızlığı size hissettirebilmiş olmanın sevinci içimi kapladı.
Reyhan Polat, eleştiriniz için aynı duygularla size de teşekkür ederim.
TOLGA ÜLTAY
2020-08-12T23:56:58+03:00Lâkin bin yıldır görmedim seni giriş için eksik bir cümle gibi sanki öncesinde bir hikaye varmış da biz ortasından bir anda olaya dahil oluyormuşuz hissi yaratıyor
Reyhan Polat
2020-08-12T23:54:46+03:00Şiir ahenk olarak güzel olmuş ama manası tam olarak her dizesinde bana geçemedi. Kaleminize sağlık yazmaya devam edin.