Geçen sene hayatı hızlı aktığını düşünürdüm, ta ki bugüne gelene kadar. Bugün inanılmaz bir zihinsel üretim halindeyim. Daha doğrusu bugünlerde inanılmaz bir zihinsel üretim aşamasındayım. Beynimin içinde ki çarklar hiç durmadan çalıştıkça, kelimeler cümlelere dönüşüyor ve içimi sıkıştırıyor. İfade bulmak istiyorlar. İfade bulamadıkça bin tane şeyi aynı anda yapmaya çalışan, çabaladıkça yarım yamalak işleri başlayıp, işlerin ortasında dikkati dağılan birine dönüşüyorum. (Kendime çok gülüyorum buralarda)

Hadi gelin, bir bardak çay koyun da sohbet edelim. Bakalım neler var içimizden, benzer miyiz yoksa iki ayrım uçurumlarda yürürken karşıdan mı bakıyoruz birbirimize.

Öncelikle hayatımda zorluk hissettiğim her şeyi atlattım. Yani özetle bitmeyecek sandığım tüm savaşları kazandım. Kazanınca içimde kocaman bir boşluk, kaybedenler klübünde ki replik yankılandı. ''En büyük zaferi kazandığında bir Antonious olduğunu düşün; Paris'e geldiğini ve o takın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün ve gücün en üstünde olduğunu... Yalnız kaldığın o anda "n'oldu be, şimdi n'olacak?" diyorsan kaybedensin sen, kaybetmişsin. Yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin.'' dedim.

Kocaman bir boşluğun ortasın oturmuştum. Her şey için o kadar çok çabalamıştım ki, çabaladığım her şey tamamlandığı zaman ne kadar zaman geçtiğini fark etmemiştim.

Tamam madem bütün savaşları kazandın, o zaman biraz da hayatımı kolaylaştırayım, hayatı yakalayayım dedim. Şöyle bir omuzlarımın arkasından hayata baktım ki, benim donup kaldığım yerde değildi hiç kimse. Ne sular akmış, ne fırtınalar geçmiş herkes değişmişti. Ama benim o değişime ayak uyduracak gücüm yoktu, enerjim yoktu. Bulanık görünen suya aman ne olacak sanki diyerek atlamış gibi hissettim. Ve bu bulanıklığın sebebini çamur olduğunu fark edince midem bulandı. Çünkü ben okyanus görmek, okyanusta süzmek, suyun üstünden bakarken bile dibini görecek kadar net olsun istiyordum her şey. Yine de hemen çıkamadım bu çamurlu sudan. Bir süre acaba uyum sağlayabilecek miyim bekledim.

Dayanamadım tabiki. Ben zaten hiç bir zaman iyi bir yüzücü olmadım ki. Çıktım sudan. Ve inanır mısınız bilmiyorum ama suyu terk ettim. Sormayın nasıl başardın. Bir sabah uyandım ve dedim ki sıfırdan başlayacağım hayata. Ne kadar zor olduğunun önemi yok. Ben bütün bu zorlukları aşıp, hayatıma devam edeceğim. Bu kadar şeyi kendi başıma inşaa ettiysem, yeniden inşaa edebilirim dedim.

Açıkcası orta yaş sendromunda ki gibi, kendimi kimseye anlatacak dermanım yok. Yeniden birilerini tanırsam bile, bana alan açsın istiyorum. İşimde, gücümde kendi halimde birine dönüştüm. Dönüştüğüm bu kişi şimdilik kendine huzurlu bir yuva, gülümseyen bir çift göz ve hayatın içinde güvenli hissedeceği bir nokta arıyor. Zaten hangimiz aramıyor ki?

Bütün bu bulantılardan uzakta, içimde sadece nu men o tu, sen ve ben, bir avluda oturmuşuz diye mırıldanıyor. Ben buradayım, peki sen neredesin?