2019 yazından bir pazar günüydü. O günün akşamına doğru yorgun argın piknikten eve dönmüştük. Annem kapıdan içeri girerken kardeşime ''Kızım çöpleri döküver.'' dedi. Kardeşim isyanla ''Ya anne yeni geldik, yorgunum.'' diyerek odasına doğru gitti. Kaçtı desek daha doğru. Annem bana teklif etmeden ''Ben dökerim.'' dedim. Hem üzülmüştüm hem de annem bunun iki gün dırdırını yapardı. Her neyse aldım çöpü gidiyorum. Konteyner çok yakında zaten. Tam konteynera yaklaştım ki motorlu bir çöp toplayan da arkamdan gelmişti. Aynı anda oradaydık. Birbirimize baktık.

Elli ya da altmış yaşlarındaydı. Ne yapacağımı bilemedim. Sanırım önce benim çöpü dökmem gerekiyordu, sonra da o bizim çöplerimizi karıştıracaktı.

Aman Allah'ım!

Utanarak çöpü döktüm. Arkamı dönüp hızlıca eve gittim. Yüzümde tuhaf bir ifade vardı. Biraz mahcup biraz utanmış...

Ne var annem çöpleri biraz sonra söyleseydi, ne var kardeşim annemin sözünü dinleseydi ya da annem ilk bana söyleseydi. Yok olmaz. Bazı şeyler yaşanacak. Hayatın gerçeği bıçak gibi deşecek kalbimizi. Yaşanan onca güzel şeyi bir anda unutturacak. Tabii sonra hayatımıza devam edeceğiz. Tuzumuz kuru çünkü bizim. Fakat hala bir yerlerde işsizlikle mücadele edenler, evdeki ailesini düşünüp ne olursa yaparım diyenler olacak. Hâlâ bizim çöp olarak gördüklerimiz bazılarının ekmek kapısı olmaya devam edecek.

Ve şu hayatta hep okullarda ''tanışma'' amaçlı sorulan ''Annen baban ne iş yapıyor?'' sorusundan nefret etmişimdir. Hadi işi geçtim anne baba var mı yok mu, bunu düşünen de yok.