Bir cuma akşamında geceye varmaktı bütün niyetim
ve geceyi ihya etmek uykuya dalan düşlerle
vapurların dumanlarını süzerek sabahında
uymak martıların, dalgaların cilveli salınışına
seni düşünmekti yazgımın yegane temennisi
düşüne düşüne divaneye dönmek semaya durur gibi
ve gökyüzünü temaşa ederek yol almak kendimde...
Dudak payı olmayan bir bardak koyu çaya kızarak
yaşamaktı korktuğum ve başıma gelen
susmayı seçtim kuluçkaya yatmış kulaklara
bir çocuk gibi saçmalamak suçtu çünkü
içeri tıksınlar diye inatlaşıp durdum
mütemadiyen susmak suçundan hareketle
kimse olmadı oralı ve tehlikeliydi delilik
korktular yanaşmaya uzun tırnaklı duvarlarıma
sustum çünkü insana yabancıydı bir çok dillerim
sustum çünkü hep susardı annem
sustum çünkü susmak benziyordu sükunetine Yaradan'ın.
Bütün büyüklere insan muamelesi yapmak gerekti
zordu hayat her gün iş güç
bir de halk otobüslerindeki o saçma kalabalık
sigara içmeye zorlanmış kıyafetliler
nefes kesen kokularla muamele gören ahali
bütün milletler ki uğramıştır haksızlığa
sanma ki tek Afrika'dır halkların eziyet çekeni
her gün yeni bir gün, hep aynı yenilikte
farklı olacağına dair tüm monolog çalışmalarına rağmen
en çok zoruma giden neydi biliyor musun
hayal kurmanın aykırılığı insanlar arasında
ve -e rağmen öylesine çekici gelişi insana...
Sabahı gündüze, gündüzü geceye bağlamak
bir iğne, ince bir iplikle, koptu kopacak
kıyametleri biriktirmek her gün alametleriyle
her an cinayet işlemekti, kendi fikrine sıkmak
"nefse karşı nefsi müdafaaya girer", dediler
kimse “dur” demedi beyin ölümlerine
oysa diğer öldürmeler hep suçtandı
kim tayin ediyordu katillerini bu hayatın
ve kimin umurundaydı çarmıha gerilmesi ruhların
halk tiyatrolarının birinci perdelerinde
kapalı gişe oynayan bir oyundu her birimizinki
kendi düşüşüne gülen soytarılardık biz
memnun ettik nicelerini, kendimizeydi merhametsizliğimiz...
Bir'e geçmek on emirdendi, "İnandık, itaat ettik!"
önceleri Mecnun diye bir dost vardı
ikinci tekil Leyla'sını hep birlikte sevdik
unuttuk birinciyi, ikinciyi de katlettik
bulduk bir üçüncü tekil şahıs ve O'nda yittik
silinmek bilmedi kederli yüzümüzden kızıl çiller
ve üstümüze düşmedi “peygamber çiçeğinin aydınlığı”
yalnızlığını taklit etmek Tanrı'nın, günahtandı
korktuk bir başına darağacına çıkmaktan
tek ayakkabılı çiftler olmayı seçtik bu yüzden
sekerek yürüyen, tam da bu yüzden.
Bir cuma akşamında sabaha varmaksa niyetim
bu karanlık gecede seni düşünmemeliyim
yürümek için, sekmeden, denizlerin üstünde
ya da rengarenk balıklarıyla bir nehrin
hayaller demlemeliyim uzun düşün gecelerinde
bütün altın sözlerimi emanet etmeliyim Sevgili’ye
saçlarımı pembe kurdeleli bir kız çocuğuna
ve sökük çocukluğumu bir antika dükkanına...
İdil
2021-04-30T00:27:20+03:00İnanılmaz güzel bir şiirdi. Bu milletin gündelik sorunlarını insanın içini dağlayan akıcı ve etkili bir şekilde anlatmışsınız. Hayran kaldım. Kaleminize sağlık.
belkidedir
2021-04-29T23:06:22+03:00''kapalı gişe oynayan bir oyundu her birimizinki
kendi düşüşüne gülen soytarılardık biz'' düşüncelerinizi çok güzel ifade etmişsiniz bence, tebrik ederim. Sezai Karakoç ve İsmet Özel okuyormuş gibi hissetim bir de. Kaleminize sağlık.
Samet Akkaya
2021-04-29T20:01:02+03:00Bahsettiğin şeyler hoş fakat benim de sık sık düşebildiğim bir hata var, devrik cümle kullanımı.. Bazı cümleler devrik değil anlatımın olabildiği kadar yalın ve kurala uygun olması daha hoş duruyor. Devrik kullanmadığın cümleler daha hoş duyuluyor ve o kısımları daha çok sevdim. Tabii gene devrik cümle kullanmaya devam edeceğiz.... Ama doğru yer ve gerekli gördüğümüz sürece.. Eline sağlık :)