Bir. İki. Üç. Dört. Beş.
Gitsem, gitsem, gitsem ve bir daha hiç gelmesem. Sana inat unutsam buraları. Yollar uzansa önüme, gün batımı seninle yaşasa gözlerimde, sustursam kendimi, unut desem, unutamasam, kafamı çevirip baksam, silik gülümsememle öylece kalsam. Küssem. Bakarken bile yüz vermesem sana, dinlemesem, bir kere bile kulak vermesem, sana sağır olsam. Saklambaç oynasam, mızıkçı bir çocuk misali, saklansam senden, bir daha hiç kendime gelmesem. Sonra sıkılsam, her yerde bizi arasam. Ayak izlerini bulsam, aslında böyle bir şey olmasa, dursam orada uzun uzun baksam, baksam, baksam. Gözlerim dolsa sonra, ihtimallere boyum yettiğince sarılsam. Ayrılsam ondan başımı yukarı kaldırsam, gökyüzünü seyretsem. Uçan kuşları saysam. Sayarken uyuklasam biraz. Uyansam, birden aklıma gelsen, düşünsem, bir neden arasam sevmek için, seni bulmak için. Sonra desem, her şeyin bir nedeni olmak zorunda değil. Kalksam hızlıca yürümeye başlasam. Hiç bilmediğim sokaklara girsem, kaybolsam. Bir batıya, bir doğuya sallansam. Kafam karışsa. Beklesem olduğum yerde, gözlerimi kapatsam, hatırlamaya çalışsam.
Bir. İki. Üç. Dört. Beş.
Merkezde ben, Hayat Caddesi, Çiçek Sokağı, 0000
Gözlerimi açsam. Merkeze doğru koşmaya başlasam, yakınmış uzakmış dert etmesem, yalan da olsa her şey. Bu yalana kansam, sana, ellerine, dudaklarına. Merkeze varsam, gülümsesem. Nefes nefese de olsam yorgun adımlarla ilerlesem, hiç vazgeçmesem. Hayat Caddesi yazan tabelayı gözlerime sunsam, gülümseyişim genişlese. İnsanların şaşkın bakışlarını umursamasam, Çiçek Sokağı bulmak için deli gibi koşuşturmaya başlasam. Gördüğüm an yüreğim fena halde çırpınsa kendi derdine. Aşkın büyüsüne kapılsam, kapının önüne gelsem ziline bassam dakikalarca. Bölsem uykunu, sinir etsem seni, balkona çıkıp kimin bu saçmalığa devam ettiğine baksan, görsen beni, daha uzun baksan, çeksen, tutsan, alsan, sarsan, aksak sonsuza, öyle bela, deli sevsen beni. Bu kumardaki tüm yasakları yasaklasan, en sonunda yarım ağız gülüp kapıyı açsan. Ağır aksak çıksam merdivenleri, yavaşlığıma delirsen, bakış açıma girdiğinde elindeki yarım sigaraya kaşlarımı çatsam. Hangi ara yakıp içtiğini ve bir o kadar yavaş olmamı düşünsem. Gülüp "hadi" dercesine ellerini sallasan. O anki sinirle bir çırpıda yanına varsam.
Bir. İki. Üç. Dört. Beş.
Tam karşına dikilsem, bir iki nefeslik kalan sigarayı elinden alıp devamını ben getirsem. O sırada terliklerimi çıkarıp içeri girsem. İnce hırkamı da çıkarıp koltuğun üzerine bıraksam. Kapıyı kapatıp içeri girsen. Koltuğa yayılıp beni izlemeye koyulsan. Ayaküstü zehri söndürüp küllüğe atsam. Camları açıp pervazına yaslansam. Uzun uzadıya çokça yaşasam acı kahvelerinde. Zaferinin kısa sevincini yaşadıktan sonra daha büyük zaferine yol alsan. Fısıldasan, "iyi ki geldin", bir süre sonra üstüne bastıra bastıra, tane tane okusan her dönüm noktamızdaki şiiri, her gün okuduğun o şiiri:
Güzel olan
Her günü seninle tekrar tekrar yaşama
Erimek yarını olmayan zamanlarda
Durdurmak bir yerde bütün saatleri
Bütün kuralları kırıp parçalamak
Sonra varmak o yerlere
Mevsimlere dur demek
Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
Delicesine içmek
Ve unutabilmek her şeyi ansızın
Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
Güzel olan
Sevmek seni Tanrılar gibi
Seninle Tanrılaşmak...
Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin
Ne bu şehir kalacak
Ne bu duygusuz sürü
Bu korkunç kalabalık
Her vapur seni getirecek bana
Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim
Kapılar sana açılacak
Senin için söylenecek şarkılar
Şiirler senin için yazılacak
Her evde bir resmin
Her meydanda bir heykelin olacak
Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi
Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi
Kopup ötelerden, ötelerden
Yalnız bana geleceksin
Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.
Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
Sende buldum erişilmez hazları
Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
Duyguların en ölmezini sende duydum
Susuzluğum dudaklarında dindi
Yalnızlığım ellerinde
Çoğu gün unuttum açlığımı
Sende doydum...
İlk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun
Anladım yaşadığımı her nefes alışta
Seninle geçtim bütün zamanlardan
Seninle var oldum
Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.
Boynunda bir yer vardır, ben bilirim
Ne zaman oradan öpsem,
Değişir gözlerinin rengi
Yanar dudakların, terler avuçların
Dökülür kapkara aydınlık gibi
Omuzlarına saçların
Gitgide artar kalbinin vuruşları
Bir musiki halinde dünyamı doldurur
Ansızın bütün sesler kesilir
Zaman durur
Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde
Her gün seninle yeniden var oluruz
Eriyip kaybolduğumuz yerde...
Sesini duymadığım gün
Yaşanmış değil
Açan çiçek değil
Öten kuş değil
Yüzünü görmediğim gün
İçimde yıldızlar sönük
Güneşler güneş değil
Seni sevmediğim gün
Seni anmadığım gün
Olacak iş değil...
Her günüm seninle geçsin
O güneşe en yakın
Kimsenin varamayacağı bir dağ başında
Uçsuz bucaksız uzak denizlerde
İnsan ayağı değmemiş ormanlarda
Uzaklarda, en uzaklarda
O gemilerin uğramadığı limanlarda
Işığım ol, alınyazım ol benim
Vatanım ol, evim ol
Yeter ki bir ömür boyu benim ol
Her günüm seninle geçsin...
Ümit Yaşar Oğuzcan
Her günkü gibi bir kez daha gidemediğime sevinsem. Bir gün her şey bitecek korkusuyla her anımızı dolu dolu yaşasak. Kalpsizlere inat hüküm sürsek, sevdalara masal olsak.
Cher!
2023-07-08T15:21:52+03:00Çok iyiydi... Kaleminize, ellerinize sağlık. 👏🎩🍻
Zehra Çakır
2021-10-14T16:41:28+03:00Çok teşekkür ederim 🥺💗🦋