"Seni seviyorum Harry, kendimi insan gibi hissettiriyorsun. Sanki ben, benim ve güzelim." demişti Bir Rüya için Ağıt filminde Marion Harry'e. O an sevginin işte böyle bir şey olması gerektiğini düşünmüştüm, kendini insan gibi hissettiren bir diğeri... Peki siz ne hissettiniz? Ne de güzel bir sevgi demiş olabilirsiniz. Olduğu gibi birini kabul etmek; onu değiştirmeden, sadece insan olduğu için sevmek nasıl? Şimdi yakın ilişkilere bakalım. Geçmişiniz var; yaşadığınız sıkıntılar, üzüntüler, bir başkasıyla iletişim problemleriniz, travmalarınız, biricik kişiliğiniz var, çözemediğiniz çıkmazlarınız... Bunlar ilişkideki bir diğerinde de var. Onun da çıkmazları, ilişki sorunları var. Bunları çözmeden bir ilişkiye dahil olduğunuzu varsayalım, sağlıklı bir süreç olur muydu? Çok net ki olmazdı. Kendini tanımalı insan önce, kendini bilmeli, anlamalı. Önce kendi çığlıklarını duyacaksın. Hadi yapamadın diyelim, karşındaki kişi de sana benzer olacak. Sonra da bir ilişkiye ağıtlar başlayacak. Karşındakini değiştirmeler, demiri bakıra döndürmeler başlayacak. Fakat demir demirdir, bakır da bakır. Güneş ile yaşayan günebakan çiçeği kuzey kutbunda yaşar mı? Neden günebakanları koparıp buz gibi bir yerde yaşatalım? Neden biricik, tek olan siz; problemlerin olacağı, solacağınız bir ilişkiye giresiniz ki? Önce kendini çözmeli insan, sonra bir diğeriyle uygunluğunu anlamalı, orada hayatta kalabilecek mi bakmalı, yok olup gidecek mi düşünmeli. Marion'un Harry'e dediği gibi onu sadece insan gibi hissettirebilmeli. Sonra zaten dengede duran, iki yarımın birleştiği bir elma olmaktansa; iki tam elma olarak çoğalan, hem kendi olan hem de birbirini destekleyen, insanı insan olduğu için seven iki mutlu insan...
Ne demiş Oruç Aruoba:
"Kendi olarak, sana gelen-
Sana gereksinimi olmadan, seni isteyen-
Sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen-
Kendi olmasını, senin ile olmaya bağlayan-
O, işte..."
Ne mutlu ki, sensiz de olabilecekken senin ile olmayı seçenleri bulanlara demek isterim en son.