Kılı kıpırdamadı kının
Tan yerine kovan bıraktıklarında
Ki çoktan unutulmuştu sabah
Akşamların yuttuğu bir saki kasabasında
Şehre inerken, şehre iğnelenirken
Yalnız kendi içini dolduramamış bir adam
Bir kadın, elleri saçlarında fulelenen
Sonra zaman diyor Einstein yüz dökerek
Bir kadehin ağırlığıyla daha yavaşlıyor
Süt dişlerini sıkarken dökmüş
Alt dudağı izafiyetle damağına çökmüş bir anne
Genzinde barikat, biber gazı ve cumartesi
Afiyetle yediği dayak ve işkence
Az tirajlı gazete manşetlerinde kirlenmiş
Bilinen bir hikâyedir
Ağzında ıslanan sloganla nerede bir kemik görse
Oğlum diye sevecekmiş
Ben dişlerinde ışığın kırıldığını gördüm
Örse mesafe bıraktı kılıç
Ve kılı meraktan dahi kıpırdamadı kının
Oysa bir kıvılcımla yangın derdi tüm ateş böcekleri
Zırhlı araçla sürüklenen Kürd’ün cesedi olmasaydı
Yıldırım birliği gibi bulutlara yüklenen halk
Kestikleri tek şey kendi sesleriydi
Göğün gürültüsüne aldırmayarak
Sakiler de dolduracak bir gün kendi payını
Ayıplı kelimeler tahliye olacakmış güya
O gün geldiğinde
Ağzın bir iş için lazım olacak Kübra
Zaman kendine sabah ve görece
Sonra kılıç tekrar kınına
Kılım sahipsizler mezarlığına gömülecek
Vedat duygun
2021-07-17T15:47:41+03:00Yusuf Reyhan şiir yazmıyor :) Sağ olun ikinizde. Teşekkür ederim.
Reyhan Polat
2021-07-17T15:40:37+03:00Yusuf çabuk Son Bıçakınca'yı oku :d tam dinecek susamışlık. Vedat hocam kalemine selam. :)
Vedat duygun
2021-07-17T09:05:35+03:00Teşekkür ederim Reyhan. Hep sağ ol.
Reyhan Polat
2021-07-16T17:56:26+03:00Yine susmaya geldim. Sen her şeyi anlatmışsın çünkü. Yüreğine sağlık Vedat.