Göz yanılsamasıdır, dedi.

Gözler yanılır da, ya gönül?

Gönül düşer…

Bir yaprak gibi düşer,

düşer de savrulur saçlarından kopan esintide

(Toplama saçlarını)

yahut

Yağmur tanesi gibi

yalnız bir adamın pencere camına düşüverir de

bütün bütün süzülür bir hayat hikâyesinde.

 

Şimdi o hikâyede(yiz)

zihnimi saran

kapkara düşünceler kurtulamadığım saçların

dolanıp duruyor.

Bir fırtına –tarar zihnimi-

 

Attığım her adımda

yıkılır bu kent.

Ardımdan bir bir dökülür duvarlar

ayrılınca gözlerinden.

Bir enkaz –ışıksız kalınca ruhum-

 

Oysa baktıkça gözlerine

güzel kentler kuruluyor

tarih öncesinden

veya tarihten sonra

bir milat -gözlerine kavuşmak-

 

Ve sesin…

Envaiçeşit kuş cıvıltıları.

Coşkulu

bir festival –havası kentte-

 

Ellerimde

ellerinin üşümüşlüğü var.

Avucum yanıyor sanki

bir yangın –dokunmak tenine-

 

Cennetin

bütün yemişlerinden tattırılmış

ve yasaklanmış en güzel şeyden.

Dokununca dudaklarına

bir adem –kovulmuş…-