Bir ufka vardık ki artık

Yalnız değiliz sevgilim.

Gerçi gece uzun,

Gece karanlık

Ama bütün korkulardan uzak.

Bir sevdadır böylesine yaşamak,

Tek başına

Ölüme bir soluk kala,

Tek başına

Zindanda yatarken bile,

Asla yalnız kalmamak.
*

Şafakları ben balığa çıkarım

Akan, akmayan sularda

Benim, bütün tezgâhlarda paydosa giden

Bir bahar akşamı dünyada.

Ben dört duvar arasında değilim

Pirinçte, pamukta ve tütündeyim,

Karacadağ, Çukurova ve Cibali’de.
*

Zehirli kör yılanları

Ve sıtmasıyla

Gün yirmi dört saat insan avında

Karacadağ’da çeltikler.

Bir kız çocuğunun gözyaşı gibi

- Ayak bileklerinde bir dizi boncuk,

Sol omzunda nazarlık,

Dağ başında unutulmuş üşümüş,

Minicik bir aşiret kızının -

Damla damla, berrak olur pirinci.

Kamyonlarla, katır kervanlarıyla

Beyler sofrasına gider...
*

Çukurova’m,

Kundağımız, kefen bezimiz

Kanı esmer, yüzü ak.

Sıcağında sabır taşları çatlar,

Çatlamaz ırgadın yüreği.

Dilerse buluttan ak,

Köpükten yumuşak verir pamuğu.

Külhan, kavgacıdır delikanlısı,

Ünlü mahpushanelerinde Anadolu’mun

En çok Çukurovalılar mahpustur,

Dostuna yarasını gösterir gibi,

Bir salkım söğüde su verir gibi,

Öyle içten

Öyle derin,

Türkü söylemek, küfretmek,

Çukurova yiğidine mahsustur...

*
Tütünü bilir misin?

“Kız saçı” demiş zeybekler,

Su içmez her damardan,

Yerini kolay beğenmez,

Üşür

Naz eder

Darılır

İki parmak arasında kıyılmış,

Bir parçası var kalbimin

İncecik, ak kâğıtlara sarılır,

Dar vakit yanar da verir kendini.

Dostun susan dudağına...

Sokaklardan,

Kıyılardan,

Gök mavisinden,

Ekmeğinden,

Can evinden ayrı düşmeye

Yani bütün hasretlerin kahrına

Ve zehrine çaresiz kalmaların,

İlk nefesi Hızır gibi yetişir

Cibali’de sarılan cıgaranın...

*
Tütün isçileri yoksul,

Tütün işçileri yorgun,

Ama yiğit

Pırıl pırıl namuslu.

Namı gitmiş deryaların ardına
Vatanımın bir umudu...