Lisedeyken Turgut Uyar’ı hiç sevmezdim. Yersiz bir önyargıya sahiptim. Galiba bu durum arkadaşlarımın popüler bir şiir olan “Göğe bakma durağını” fazla övmelerinden kaynaklanıyordu.

           Bir de edebiyatın magazin kısmına olan merakım önyargılarımı besler konumdaydı. Tomris Uyar’la yaşadığı aşkı doğru bulmuyordum. Tomris Uyar’ın kişisel hayatını hiçbir koşulda kabullenemiyordum. Özel hayat ve sanat ayrımı kendi kişisel dünyamda tamamen birleşmişti.

           İlgi duymadığım bu şairin eserlerini okumanın fayda sağlayacağına dair bir kanaatim bile yokken, günün birinde “Meksika sınırı” isimli programda Turgut Uyar’ın edebiyat eleştirmeni yanıyla tanışacağımı düşünmezdim.

           Programda öğrendiğim bilgiler ışığında Turgut Uyar’ın “Bir şiirden” isimli kitabını okuma kararı aldım. O günden sonra Uyar’a olan bakışım tümden değişti. Artık lisedeki önyargılarım gitmiş yerini büyük şaire karşı duyulan derinden bir sevgi almıştı.

           Şairleri böylesine içten, insanı büyüten, gerçeklerle yüzleşmesini sağlayan, bir çizgide ele alabilen çok az insan yeryüzünde yaşayabilirdi. Turgut Uyar o isimlerin başında geliyordu. Şairleri kendi dünyasından, kırmadan, incitmeden, yıpratmadan eleştiriyor ve Türk edebiyatının ilerlemesine katkı sunuyordu. Derin edebiyat bilgisini yansıtırken yersiz kibre düşmüyor, sanatın nesnel gerçekliğini ortaya çıkararak, Türk edebiyatının belirleyici isimleri hakkında unutulmaz bilgiler öğretiyordu.

                                                                     ***

           Güzel zamanların adamı Turgut Uyar’ın ruhu şad olsun.