“Ne kadınlar sevdim zaten yoktular 

Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir. 

Azıcık okşasam sanki çocuktular, 

Bıraksam korkudan gözleri sislenir.” 


Diye başlar şiire Attila İlhan. Şairin hayalindeki sevgilisi yeri gelir bir yağmur, yeri gelir bir çocuk olurdu. Belki de bir sonbahar yağmuru ya da korkulu gözleri olan bir çocuk aniden sevgilisini hatırlatırdı Attila İlhan’a.


Bir aşk ne kadar imkânsızdır? Herkesin hayatında aşk acısı, özlem, imkânsız aşklar, beklemeler, bitip tükenmez beklemeler, gelmeyenleri ya da gitmeyenleri beklemeler olmuştur. Peki, umut biterse ne yaşanır ya da umut gerçekten yararlı mıdır? “Umut kötülüklerin en kötüsüdür çünkü işkenceyi uzatır.” der Nietzsche. Attila İlhan’sa bitmeyen bir umutla:

 

“Ne kadınlar sevdim zaten yoktular 

Böyle bir sevmek görülmemiştir. 

Hayır, sanmayın ki beni unuttular. 

Hala ara sıra mektupları gelir.”

 

Dizelerinde “Hala ara sıra mektupları gelir.” derken içindeki umuttan başka bir şeyden söz etmiyordu. Yoksa kimse olmayan bir kadından mektup beklemezdi elbette. “Gerçek değildiler, birer umuttular” diye devam eden şair, kendi içini gayet de açık bir şekilde dökmüştü. 

 

“Eski bir şarkı, belki bir şiir 

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular.”

 

Diyen şair yeniden sevgilisinin karşısına aniden çıkmasıyla ürpertir şiirini ve ekler:


“Yalnızlıklarımda elimden tuttular 

Uzak fısıltıları içimi ürpertir. 

Sanki gökyüzünde birer buluttular, 

Nereye kayboldular şimdi kim bilir.”

 

Şair, hayali sevgilisinin -ya da her yerden çıkan bir hayalet olan sevgilisinin- Attila İlhan’ı, Attila İlhan’dan kurtardığının bir kanıtı olarak “yalnızlığında elinden tutturur”, Attila İlhan’ın elinden tutmasına rağmen “iç ürpertici bir bulut uzaklığındadır” sevgili. O sevgili de her sevgili gibi “nereye kaybolduğu bilinmez bir son”a gitmiştir ve şiiri de peşinden götürmüştür.


“Ne kadınlar sevdim zaten yoktular 

Böyle bir sevmek görülmemiştir.”

 

Şiire noktayı koyduğu anda anlatmak istediği her şey birdenbire aşikâr olur. Fakat bu açıklığın yanı sıra şiir kendi yapısı itibarıyla bir anlatımdan ziyade çağrıştırmaya yatkın olduğu için okur nereye çekerse oraya gitmeye de müsaittir. Fakat Attila İlhan aslında yok olan kadınları -bence madden yok oldukları kadar manen de yoktu bu kadınlar- öyle bir sevmiştir ki... Aslında yok olan bu sevgi gibi bir sevgi görülmemiştir.


Şair, şiirinin başlarında hayali bir sevgiliyi bizlere çağrıştırsa da şiirin devamında bu bir hayali sevgili mi yoksa hayatında varlığı son derece sönük kalan bir aşk mı paradoksunun içine sokuyor okurunu. Şiir bütünüyle ele alındığında, şair hayali bir sevgiliyi çağrıştırır bize fakat bazı mısralara indiğimizde bu yokluk madden mi manen mi ayırt edilemez olur. Genel bir yargıya varacak olursak şairin sevgilisi her açıdan yoktu, onun sevdasını diri tutan tek şey kendi ümidiydi. Şiir boyunca “gelen mektuplar” ve bu kadınların varlıkları “Gerçek değildiler, birer umuttular.” mısrasıyla taçlanmaktadır. Nitekim Attila İlhan’ın “Böyle bir sevmek görülmemiştir.” demesinin tek kaynağı da o umutsuz umuduydu.