30 Mart 1853 tarihinde din adamı olan Theodorus Van Gogh ve Anacarbentus'un hayatta kalan ilk çocuğuydu. Ondan dört yıl sonra, Theo adında kardeşi dünyaya geldi. Theo ile aralarında özel bir yakınlık vardı. Altı kardeş arasında birbirlerine daha bir düşkünlerdi. Van Gogh, ilk işine başladığında kardeşine mektuplar yazmaya başladı. O sırada Hollanda'nın Lahey şehrinde yaşıyordu. Tabii sonrasında işten çıkarılmış olsa da, gravürler toplayıp galerileri ziyaret etti. Böylelikle sanat tutkusunu tatmin etmeye çalıştı. Sanat dünyasındaki kariyeri bitince kendini Tanrı'ya adadı ve babasının izinden gitmeye karar verdi. Hatta Theo'ya yazdığı mektuplardan dini yönünün daha ağır bastığı açıkça görülüyordu.
İngiltere'ye taşındıktan sonra madencilere vaiz vermeye başladı. Sonrasında sefalet içinde yaşayan Vincent, kendini cemaatine adadı fakat pek de hoş karşılanmayan yöntemleri üstlerini rahatsız etti ve işine son verildi. Sonraki iki yıl içinde, din adamı olma hevesinden tamamen vazgeçti. Bunun yerine çok masraflı olan ve maddi getirisi olmayan ressamlığı seçti. Bir yandan ailesine yük olabileceği düşüncesi Vincent'i rahatsız ediyordu. Hatta Theo'ya yazdığı bir mektupta, ''sana veya evdekilere sıkıntı verdiğimi ya da yük olduğumu ciddi anlamda hissedersem kedere boğulur, umutsuzluğa kapılırım.''
Din adamlığı kariyerinin düşüşe geçmesiyle sanat dünyasına ciddi anlamda adım attığı dönem arasında geçen sürede ailesiyle ilişkileri de bozuldu. Temmuz 1880'de Theo'ya, ''son beş yıldır doğru düzgün bir iş bulamadan, oradan oraya sürükleniyorum,'' diye yazmıştı. Kendi başarısızlıklarının farkında olan ve babasını hayal kırıklığına uğrattığından şüphesi olmayan Vincent sıklıkla babasıyla tartışıyordu. Hatta babası onu bir akıl hastanesine yatırmakla bile tehdit etmişti. Bu durumdan, ''ister istemez, ailemin gözünde uğursuz ve tekinsiz bir tip, en olmadık serserinin teki haline geldim,'' sözleriyle yakınıyordu.
İlerleyen aylarda da işler iyi gitmedi. Aralarındaki sorunlara rağmen Vincent, Nisan 1881'de ailesinin yanına geri taşındı. Burada kuzeni Kee Vos-Stricker'a sırılsıklam aşık olan Vincent, oldukça buz gibi ve kısa bir yanıtla reddedildi.
Vincent'in ailesiyle ilişkisi giderek daha da kötüleşti ve en sonunda onlarında ısrarıyla evden ayrılmak zorunda kaldı. Ocak 1882'de bir kez daha Lahey'e yerleşti. Ne var ki burada işler daha da kötüye gitti. Hollandalı sanatçı Anton Mauve ile çalışmaya başlamıştı ve yeni akıl hocası, model çalışmalarına ağırlık vermesi için Vincent'i cesaretlendirdi. Fakat modellerinden hamile bir hayat kadını olan Sien Hoornik ile bir ilişki yaşayacağı aklının ucundan bile geçmemişti. Onun bu tavrı kardeşi Theo tarafından oldukça eleştirildi. Sonrasında Sien ile yaşadığı ev hayatının sanatsal üretkenliğini sınırladığını fark etti. Lahey'den ayrılmaya can atıyordu ve sonbaharda Hollanda'nın kuzeyine, Drenthe'ye gitti.
Drenthe'de birkaç ay geçirdikten sonra ailesinin yanına dönen Vincent, kendi atölyesini açtı. 1885'te babasının ölümüne rağmen çalışmaya devam etti ve Patates Yiyenler adlı ilk başyapıtını tamamlamanın eşiğine geldi. Mart 1886'da Vincent, Theo'yla birlikte yaşamak üzere Paris'e gitti.
O sıralarda akıl sorunlarıyla boğuşan Vincent, 1889'da kendi isteğiyle St. Paul Akıl Hastanesi'ne yattı. Burada kullanılmayan bir odada resim yapmaya devam etti. Akıl hastanesinde yatışından yaklaşık bir yıl sonra Vincent buradan ayrıldı. Her şey iyi gidiyor gibi görünse de yeni bir ruhsal kriz geçirme korkusunun yanında, kardeşine ve ailesine maddi anlamda yük olma endişesi Vincent'in ruh halini karartmaya devam etti. 24 Temmuz 1890'da, Theo'ya yazdığı son mektubunda şöyle demişti: "Belki de olan biten pek çok şey hakkında sana yazmayı denemeliyim ama öncelikle bu isteğimi tamamen kaybettim. Ayrıca, bana nafile bir uğraş gibi görünüyor. Hiçbir anlamı yok..." Üç gün sonra Vincent kendini vurdu. Mucize eseri sağ kalıp yürüyerek Ravoux Inn'deki odasına zar zor gitmeyi başardıysa da doktorların müdahalesine rağmen yarası giderek kötüleşti ve 29 Temmuz'un ilk saatlerinde, son ana kadar yanında olan en yakın dostu ve kardeşi Theo'nun kollarında can verdi. Henüz 37 yaşındaki Vincent'in son sözleri, "Keder sonsuz dek sürecek," olmuştu.
Vincent Van Gogh, 30 Temmuz 1890'da ailesinin ve dostlarının katılımıyla gerçekleşen törenle Auvers-sur-Oise'daki bir mezarlığa defnedildi. Yakın arkadaşı, ressam ve yazar Emile Bernand, cenaze töreninden bahsettiği bir yazısında, "Kardeşi Theodorus Van Gogh kederinden yıkıldı," diye yazmıştı. Theo, Vincent'in ölümünü hiçbir zaman gerçek anlamda atlatamadı ve sağlığı giderek kötüleşti. Abisinin ölümünün üzerinden altı ay bile geçmeden o da hayata veda etti.