kıyam sonrası afallamanın aptallığı

çeyrek kala çekilmiş fikirlerden

yürürsem topalladığımı anlayacaksınız

bütün kapılarımı söktüler benden

bir ben kaldım dört kitap arasında yalnız

çünkü ben son nefer gibi mağrur ve gururlu

çünkü ben unutulmuş bir diyarın yağmuru

bakıp da üzüleyim deme hâlime, sakın

eskimiş güzelliğini bırak, yeter bana

estetik düşüncelerin seninle kalsın

 

veba başıma vurmuş, aklım almıyor

sol yanım çıplak etinin huzurunda

yarım kalıyor akşam üstleri

binaların boylarını aşıyor gölgem

yerle yeksan etmek kentin endamını

bir cezası olmalı şairliğimdeki palazlığın

yoksa ben bu şiirleri yazar mıydım sanıyorsun

postuma geçirilmiş gibi dağların avareliği

elin değmişcesine harbi lanetli bir soyun

çektiğim her kılıç kınında kırılacak gibi

kan dökmeye hazır değilim, bırak beni

 

paslı küfürlerle kazıdılar tenimden

güneyin kar görmemiş körpe masallarını

sonra dilimden sevda sözcüklerini kazıdılar

unuttum bir ayyaşın nasıl ayıldığını

nasıl konuşur ve nasıl severse bir taşralı

ona benzedi sevmelerim

sonra sen buldun beni

bak dedin bu şarap, bu bayat ekmek, biraz da su

kulaklarımızda yeni ahitin otoriter uğultusu

-bir gölge bul kendine şöyle yaslanacak

seninle balkan türküleri söyleyeceğiz

olmaz diyorum meliha, bıraksana beni

bugün öpersem seni, bu rüya son bulmayacak

ondandır işte

reddettim ben seni göçmen güzeli

bir balık özgürlüğünde dolaşmak için

ciğerlerimden fire verdim

bekçi gibi diktiğin mezar başına

çoğul çocuk ölüleriyim, bırak beni

yüreğimi delip geçen bu tekilliğin

sakladığı akşamlardan biriyim ben

daha sabah olmadım, bırak beni