Dalağından böbreğine çürümüş bir bünye ve bu çürük yapıyı saklamaya var gücüyle çabalayan bir beden... İçine yalnızca olduğu gibi görünmeyen haliyle dahil olduğum o ortamlar... Neticesiz mevzular ve gene kendimi oldukça üstün hissettiğim bir münakaşa...
Üç noktayla bitirilen cümleler eskiden sinir bozucu ve ahmakça gelirdi bana. Değişen bir şey yok hala avelliğin daniskası bence. Buna rağmen ardı ardına kondurmak istiyorum tamamlanmamış cümleleri. Eleştirdiğim her haltı bizzat ben yapmak istiyorum artık zira.
Biraz daha devrik cümle biraz daha üç nokta... Biraz daha her boku bilen sen biraz daha her boku bildiğini zannettiğini anlayan ben... Biraz daha yüzükoyun gerçekler biraz daha usulsüz kazançlar... Biraz daha alaycı gülümsemem biraz daha sana hak veriyor rolüne bürünmem... Biraz daha yol al ve biraz daha biraz daha biraz de. Biraz daha sahalardan uzak kal ve hiçbir anlama mazhar olmayan bu satırlarda mana ara. Biraz daha harla ateşi biraz daha demle ömrünü. Biraz daha hoyrat kullan kendini biraz daha pazarla kendini.
Öyle bir pazarla ki hatta kendini, Manukyan’ın en ala fahişesi önünde diz çöksün. Biraz daha göster kendini biraz daha eğil kodamanların altında. Biraz daha tatmin et kompradorları. Biraz daha yaka silkelim senden biraz daha iğrenelim. Birkaç leğen daha gereksin benliğine karşı istiframıza, biraz daha çatlasın ar damarın. Biraz daha yazmayayım ki bu satırlara rağmen biraz daha hayatta kal, biraz daha yaşa ki biraz daha ilham versin bana sana karşı nefretim. Biraz daha kaybol şimdi biraz daha paydos...