Sonuçta uzun zaman oldu. Sana, şu anda dakikası saniyesine kadar geçen zamanı söyleyebilirim ama seni hala unutamamış olduğumu bilmeni istemiyorum. Hatta üç saniye daha ekleyebiliriz üzerine. Neyse, neler yaptığını anlat bana. Nereleri gezdiğini, neler içtiğini, yediğini, yaptıklarından bahset biraz. Ama özel hayatından hiç konuşma. Sevgilin olduğunu ya da olmadığını söyleme, bilmek istemiyorum. Mesela 45'lik şarabın yanında yediğin parmesan peynirinden bahset. Damağına yapıştırdıktan sonra peyniri, şarabı yutarken, ağzına ve yanakların içine yayılan eşsiz tadını güzelliğini betimlemeye çalış. Sonrasında nasıl kustuğunu anlat. Mideni gövdende ayırır gibi böğürdüğünü söyle, ben tiksinmem. Hatta klozetin kapağında saatlerce uyuduğunu anlat ya da ne bileyim, saçma sapan bir olayı abartarak arkadaşınla ne kadar çok güldüğünüzü anlat. Bir çay bahçesinde otururken limonatayı üzerine döktüğünü söyle, sakar olduğunu ama bunun çok eğlence içerdiğini söyle. Sen konuşurken gözlerinin içinin güldüğünü görebilmeliyim. O yüzden, ağladıklarından söz açma sakın. Bilmek istemiyorum. Bir başkasıyla seviştin mi hiç, onu da bilmek istemiyorum. Hatta sahilde yürürken birinin koluna girdin mi girmedin mi, onu da bilmek istemiyorum. Hatta ve hatta dişlerinin birbirini kıracak kadar titrediği bir anda, ısınmak bahanesiyle de olsa, birine sarıldın mı onu da bilmek istemiyorum. Bana, Ege'nin herhangi bir sahil kasabında gördüğün bir evin kapısında oturup bütün gün dedikodu yapan teyzelerden bahset. Onlarla beraber yediğin çiğdemin ne kadar tuzlu olduğunu ve ondan sonra iki litre su içtiğini ve göbeğinin çok şiştiğini söyle. Bu yüzden hamile kalmakla kalmamak arasında kararsız kaldığını da söyle ama evleneceğin kişinin adını ağzına dahi alma, bilmek istemiyorum. Hayatının ne kadar değiştiğini görebilecek durumdayım. Çünkü seni düşünmeyerek geçirdiğim bir zaman dilimim bile yok. Takip ettim seni. Aslında neler yaptığını biliyorum ama sen bunun farkında bile değilsin. O kadar çok umursamadın ki beni, kafede otururken çalan o gereksiz şarkılar gibiydim senin için, arka masada oturduktan sonra hesap ödemeye giden mutsuz çift gibiydim. Bir gölge gibi. Tarif edilemeyecek ve betimlenemeyecek bir şey... Öyle işte, hayatına girmiş olmam büyük bir hataydı. Bunu başarabilmiş olmamsa büyük bir yalnızlık...
Sana biraz konuşalım dedim ama konuşmanı istemiyorum. Sen sadece sus ve yarattığın adama iyi bak. Çünkü her ressam tablosuyla gurur duyar.
Orhun Çevik
2020-06-09T19:44:49+03:00Yazınsal metinlere eleştirel bir şekilde yaklaşırken genelde konunun nasıl işlendiğine, cümlelerin hangi yapıyla birbirine bağlandığına dikkat edilir. Ben diğer arkadaşların şu an toplumumuzun içinden geçtiği dönemde kadınlara karşı sergilenen tutum ve davranışlardan dolayı böyle bir yorum yaptığını düşünüyorum. Öncelikle "Lady Lazarus" arkadaşıma bi şeyler söylemek istiyorum. Kullandığınız mahlastaki şiirde nazi sempatizanlığı , ölümün ne kadar kutsal ve meşru olduğunu anlatmaya çalışan iki kez intihara kalkışmış bir bipoların sergilediği müthiş senaryodan etkilenip bir çok kişinin buna kalkışacağını varsayarsak, kulağa ne kadar saçma geliyor öyle değil mi ? Eleştirdiğiniz mantıkla ilerlemeye kalkarsak eğer kimse Hugo'nun 93 İhtilali'ni okumasın. Herkes devrim ruhu adı altında ne kadar iğrençleşebileceğini gösterebilir. Ya da Şeker Portakalı'nı okuduktan sonra pedofiliye yönelmiyorsanız eğer bu yazıyı okuduktan sonrada kimsenin gidip bir kadının peşine takılıp düşeceğini düşünmüyorum. Sizin eleştirdiğiniz mantıkla okunacak kitap sayısı , akademik olanları saymazsak, sanırım bini geçmez. Bu ülkede kimse cinayet yazmasın,okutmasın. Virginia Woolf'un 1920'lerde kadın haklarının savunuculuğunu yaptığı kitapların yanı sıra (ki kendisi eşcinsel bir aktivisttir) sırf buna dikkat çekebilmek adına o dönemde dahi akla hayale sığmayacak senaryo ve kurgularla kadınlara karşı sergilenen mide bulandırıcı şeyleri yazıp gösterdi. Halbuki eril zihniyetle yetişmiş hastalıklı bir erkek için inanılmaz taktikler içeriyordu. Velhasıl demem o ki , duyar kapsamında böyle eleştiriler getirmeyin arkadaşlar rica ediyorum sizden, demek istediğiniz şeyi gerçekten anlıyorum, içten içe destekliyorum da fakat edebiyat platformunda edebi içerik biçiminde yazılmış bi yazıyı bu şekilde eleştirmek yanlış. Saygılarımla , teşekkürler.
Ümit Rençber
2020-06-09T19:03:29+03:00Yirmi kişiyi öldürmüş bir seri katil filmi izlerken filmin sonunda gidip seri katil olmayı hedeflemiyoruz. Ya da bunu öğüt olarak almıyoruz kendimize. Çünkü o psikopat bir seri katil. Buradaki karakter de daha çok nahif ama takıntılı bir aşık. Dilin toplumun ahlaki açıdan gelişmesi yönünde bayrağı taşıdığını ben de kabul ediyorum. Ama nefret içerikli bir düşünce biçimi değil buradaki. Yazının bütünü ele alındığında daha çok her şeyi içinde yaşayan ve vazgeçmiş bir insan.
lady godiva
2020-06-09T14:54:50+03:00Bence "takip ettim seni" cok tehlikeli. Gercek olaylara dayanmiyor olsa bile bu mesajlardan kacinmaliyiz, baskasina zarar veren dusunce ve yorumlar artik tum toplumlardan tum eserlerden kalksin, kultur olusumunda rol oynuyor bu unsurlar, nacizane dusuncem.
Ümit Rençber
2020-06-09T02:34:09+03:00Teşekkür ederim ama sizin de dediğiniz gibi böyle bir şeyin ahlâki değerlere uygun olduğunu ben de düşünmüyorum. Kezâ bu bir monolog. Sevgiler.