Sarhoş gönlüm dur biraz, dinle kendini
ölmeyi hafife alıyorsun gül kokan şu aşk yolunda
bilmiyorsun ne kadar çok zayiatla hasar aldığını
gülüşlerinin arkasındaki hüzne sarılmak seni bıktırmadı mı?
bilirsin çöllere vurulup sürgün olmak kolay değil
bu sarhoşluğuna bir kahve demlemeli
etrafın çevrili nasihatlerle, işe yarar veya yaramaz
sen, kendi yolunu çizerken taşlara takılıp düşen
ellerin hep çizik gezmedin mi?
herkesin bahçesine düşen cemre sadece seni görmedi
sular sıcak, hava sıcak, gözler sıcak,
bütün ıslaklığına rağmen ayrılmak istemeyen eller
bir tek ben senden ötürü titredim
dünyayı hep iki boyutlu sanırdım
sarhoşluğumdan önce
şimdi her şey gözlerimde dönüp duruyor, toz ve pembe
gerçekten bu kadar nahoş olamaz hayat
dur! Annemin karnında yeniden hayat bulmuşum gibi hissettirme bana
halbuki bu his değil baki, toprak çağıracak beni
defalarca hissettiğim bu duygu
bana neden her zaman yabancı gelir
oysa ben yaramaz çocuğuydum sessiz sakin evlerin
bütün sokaklar tanırdı beni
nasıl oldu bilmem, duruldum birden
bütün neşem içime saplandı, midemdeki kelebeklerle kalakaldım
kandım gönlümün sarhoşluğuna
başım dönüp midem bulanırken
gözlerim kısık yürümeyi kendimce bir şiir sandım
hayır etrafımdaki her şeyin kokusu güzel geliyordu
bu aşk yolunda hep başka kokular, ninniler,
tanımadığım çehreler
benim çıktığım bu yolda, hep gül kokar cesetler..