Yarının ne getireceği bile belli değilken yalnızca zihnimizdekilere tutunup eylemsiz kaldığımız konfor alanımızda akıp giden zamana mı yanmalıyız? Yoksa belki de hiçbir zaman gerçekleşmeyecek olan zihnimizin içindekilere körü körüne inandığımız için kırılan umutlarımıza mı?


İnsan en büyük kötülüğü hakikaten kendine yaparmış. Sanki sonsuz yaşam varmış gibi. Hayallerimizi gerçekleştirmek adına bir adım dahi atmayıp sanki bir mucize bekliyoruz. Kucağımıza hayal ettiğimiz her şey fırlatılacakmış gibi.


Gerçekliği ayırt edemediğimiz her gün yalnızca isyan etmeye, kayıp giden zamana yarıyor. Neyi bekliyoruz hala? Bizi bu kadar geri de tutan yalnızca düşünmeye iten neydi? Neden hiç yapabileceklerimizi düşünmüyoruz?


Nedenlerle ve nasıllarla oluşan bu döngü sanki hiç bitmeyecekmiş gibi..