Kestane karası fırtınadır ıssız güvertemden gelen çığlık

Yağmurun üstünden kayıp gittiği yer dümdüz bir kayalık


Ezilmiş hırpalanmış ve üç düğüm atılmış bembeyaz bohçama

Derin yaraların kabukları saçıldı dört bir yandan havaya


Sükûta ermiş taş duvarların arkasına sakladığım bilindik dillerim

Bir boydan bir boya ulaşamamış incir gölgesinde keşkelerim


İkindiüstü bir vakittir vazgeçtim dudak kenarı buseden

Islatmaz toprağımı ne var ki süt beyaz buluttan damla damla düşen


Ekinlerim kalır ovanın ortasında yele karşı boynu bükük

Can kırıkları içinde parıldayan gözlerimin haresi sönük