İçime sinmeyen yaşantımın bir satırından daha eksildim
Tenimin kırışıklığına bir halka daha eklerken saatler
Belki de bu yaşımda son bir defa güneşi sevdiğimi söyledim
Sağnak sözcüklerin düşeceği parmaklarımda silüetler
Çaresizliği anlatibildiğim kadarıyla yaşadığım fotoğraflara sığıyor
Gençliğimin cebinden, buruşmuş yaşımı çıkardım
Eksik yanımın hüzün piyangosunun en sahi biletini unutmuşum
Son içtiğim şişeyi üflediğim mumların ışığında parlattım
Demirden bardaklarda içtiğim suyun tadını aldığım kadehleri
Her bir yılıma adaletli bir şekilde dağıttım
Bir arabanın ön camına yakın konuşlanmış gül kurusu kokusu
Beklemeyi bu kadar bekleyememek de bir çaresizlik
Zamanında bunu kendime izah etmiştim
Kapıda kalmışlığın ruhumu kemireceğini böyle hayal etmemiştim
Halbuki solan benmişim de on dört numaralı kapının ardında çoktan ölmüştüm
Gözyaşımın gırtlağıma doluşunu hissettiğim her geceyi düş bildim
Tekdüze bir sesle gözlerimi kapatmayı isteyecek kadar yenildim
Şimdi son göreceğim şeyin ne olduğunu merak etmekle geçiyor
Tek kişilik bir koltukta, müsaadesiz ve yaşlı günlerim.