Gece, ipek kumaştan gökyüzü

Mavi rüya kuşları sıcak evimden kopuşumu kutluyorlar

Şimdi uzak yerler gibiyim aynalarda

Ve bazen göçüp gidiyorum sabah yağmurlarıyla

Göçüp gidiyorum sevdiklerimden

Öğrenemedim bazı zamanlarda bazı yüzlere gülmeyi

Kendime yabancı oldum

Hiç tesadüf etmedi benimle ıssızlıklar

Hiç görmedim beyaz gözlerini insanların


Umudun dudaklarını kırmızıya boyadığında

Kâh harabeler vicdana geldiğinde

Rüyanda gördüğünde beni yeni yeniden

Kâh kahve fincanların kırıldığında

Alev alev yanacak bir yüreğe dönüştüğümü hatırlat bana

Tutunduğum ne varsa al ellerimden

Parmaklarımı kır hatta yak gözümün önünde bütün kitaplarımı

Bana gerçekten acı veren şeyleri seçemiyorum

Bir kuşun alçaktan uçuşuna içerliyorum bazen

Bazen sehpaya bırakılan çayın soğuması üşütüyor bütün hislerimi


Öğrenemedim bazı zamanlarda bazı yüzlere gülmeyi

Yüksek binaların neşesini kıskandım zaman zaman

Oysa ne de hiç doluymuş bazı apartman daireleri

Karşı karşıya gelemeyen onca insan arasında yitirilmiş birkaç kelime iltifat arasında

Çok mu dilek diledim acaba

Kaymayan yıldızlara inat

Sigara içmeye erken başladım veya

Gizli işlere aklım ermeye başladığında fazlasıyla büyümüştüm belki de

Kırılan bardaktan özür dilerken kendine saygı duymuyor dediler mi bana da

Kuş yuvasını dağıttığımda ne de çok korkmuştum Allahtan

Bir cezası olmalıydı sonuçta


Sahi, bütün bunlar iki yavru kumrunun ahı mıydı yoksa?