sözcüsü bendim bütün solgun yüzlerin
ey fabrika duraklarındaki kalabalıklar!
bir imtihan mıydı her şey
nehir gibi akan günlere inat
içine umut katılmış bir hikayede
ön söz mahiyetinde bazı kelimeler
eski bir fotoğraf çoktan unuttuğum
ve unutulduğum birkaç eski arkadaş
ateşi sönmüş
dumanı üzerinde
ezilmiş bir izmarit hüznü ömrüm
benim o sözünü sakınmayan
ey kış mevsiminin bıkkın sabahları!
rüzgara amin dedirtip
parkasına sıkıca sarılan evet benim
ne sanıyordun hayatın tadının
gırtlakta bıraktığı köz kokusunu
ben yemin billah ile uyanırım
bütün gece vardiyalarına
hem sevişmekten hiç yorulmazlar
çocuk emziren işçi kadınları
...
arkası yarın radyo klasiğidir artık hayat
muradım merakımdan az değil
uyandırın bütün patronları
bu düşyerinde grev var.
/
bukalemun!
bu kalem
bu mum
kundaklayıp geldim diyordun
ömrümün geri kalanını
kula kulluk edenden yorgun
kundaklanmış bir ömürden kurtulmuş
evet biraz mutluluk!
hiç yoktan açan akşamüstü güneşine
hiç makamında okunmuş birkaç şarkı
edilmiş birkaç yemin
küçük kaçamak bakışmalar.
bukalemun;
bu kalem, bu mum...
ışık söndükten sonra neden açılır içimizin kapıları?
kim fısıldayıp duruyor sakladığımız sırlarımızı?
çok şikayetsiziz artık yalnızlıktan, inan
değişti sabrın başkenti içimizde
başka bir gök yarılıp devriliverdi
bukalemun;
bu kalem
bu mum...
hidayete ermiş eski bir tanrıtanımaz
sabah namazından sonra dayayıp başını cama
uzun uzadıya düşündü bütün olan biteni
kapalı gözlerini açmadan
öylece durdu uzun süre
bu kalem diye söylendi kendi kendine
bu mum dedi
içimdeki
bu
bukalemun...