Karanlığın içindeyim. Etrafımı saran bu yoğun karanlık, sadece gözlerimi değil, ruhumu da kaplıyor. Günler geçtikçe, içimdeki aydınlık noktalar birer birer sönüyor, yerlerini zifiri bir boşluk alıyor. Kendi varlığımı bile sorgular hale geliyorum; bu karanlıkta ben kimim, ne yapıyorum?


Beni bulmak isteyen, karanlığın içine dalmalı. Ancak, karanlığın içindeki beni görmek öyle kolay değil. Karanlık, sadece dışarıdan bakıldığında ürkütücü değildir; içeriye adım attığında, insanın benliğini yutan bir girdaba dönüşür. Burada yolunu bulmak, yalnızca cesaretle mümkündür.


Kendini yakmak, aslında burada anahtar kelimedir. Karanlığın içinde beni arayan kişi, önce kendi içindeki karanlıkla yüzleşmeli, kendi korkularını ve zayıflıklarını tanımalıdır. Bu içsel yolculukta, karşısına çıkan her engel, onu biraz daha kendi özüyle buluşturacaktır. Kendini yakmak, metaforik anlamda, bu engellerle mücadele etmek ve içsel aydınlığı bulmak demektir.


Bu karanlık, aslında benim iç dünyamın bir yansımasıdır. Beni bulmak isteyen, benim iç dünyama adım atmalı, benim hissettiğim yalnızlığı, çaresizliği, bazen de umut kırıntılarını hissetmelidir. Bu içsel yolculuk, sadece benimle değil, kendisiyle de yüzleşmesini gerektirir. Kendi karanlığını yakmadan, benimkini aydınlatamaz.