bir katır kesiyor önümü.
teninin rengi görünmüyor yükünden.
belli ağır yükü.
sağa sola yalpalıyor durmadan.
omuzlarından almak istiyorum o ağırlığı
sonradan öğreniyorum;
benim kışlık odunlarımmış taşıdığı.
oracıkta donarken kalbim
tanrım diyorum,
ben bu kış odun yakmasaydım da
o,
bu yükü taşımak zorunda kalmasaydı.
bir köpek yürürken buzlar üstünde,
yüreğim incecik kırılıyor.
banyoya gelirken bir kedi çığlığı,
kaynar sular kafamdan aşağı dökülüyor.
bir çocuk ağladığında sevgisizlikten,
yeryüzü sayfam kanıyor.
onun gönlüne kar yağdığında bir yerlerde,
çığı bana düşüyor.
renkli bir şemsiye olsam şimdi,
tüm yeryüzünü içine sığdıran, koruyan…
kışın şiddeti kimseyi hırpalamadan
bana çarpıp yavaşlasa.
tanrım!
bir şemsiye olsam kaldırabilirdim belki ağırlığı
ya da tamir edilebilirdim incindiğimde
lâkin bir insanım
ve sanki yeryüzünün tüm hüznü omuzlarımın üzerinde.
ah!
diyorum.
ah!
sesim sana yetişmiyor.
ben mi çocuğum hâlâ,
yoksa dünya mı çok yaşlı?
ya bu merhamet öldürecek,
ya da koynuna al beni.