Narin'e...
babalar ne kadar geç gelmişlerse evlere
çocuklar o kadar erken ölmüştür yaşamaklara
bir çocuğun göğündeyim
ölümlere şahitlik düşüyor payıma.
AYLAN, IRMAK, CEYLAN, İKRA, MÜSLİME, LEYLA, NARİN.
masallardan kabuslara evriliyor hayat.
ve düşüyor yaşamıma acı
ve sevincim ne denli küçükmüş
bunca acının karşısında.
eller boşsa sarılacak kimi vardı annenin
bir gök ne kadar kararabilirdi
penceremi açmışlar, perdeler çekmiş bulutlarını
yine bir çocuğu gömüyorlar bir yerlerde
çünkü ben ne zaman ölümü düşünsem
bir çocuk kendini düşürür taburelerimden.
bir kuş benimle konuştu geceydi
her taşıdığımız kelime bizi taburemize yaklaştırıyorken
bakma göğe bu kadar, dedi
annem de söylemişti bana
ölüm gözlerimizdeyken gökyüzü eli boş karşılar bizi
ölmeye doğmuşken bedenimiz
ilk gözyaşımız öldüğümüz güne bir damlayken
bu NARİN acım nasıl?
son tabureye yine kalkmadan
bi mavi göğü seninle ne zaman selamlayacağım ben?
annemin dizindeyim yine en sevdiğim ninni dudaklarında
ölüm ıslığını duyuyorum
şimdi beni penceremde görün
ve günün en güzel saatlerinde
bir ıslığın eşliğinde,
beni gömün.
bu NARİN acım nasıl geçecek?