Karanlığın içindeki gölgeleri avlamaya çalışmak bu. Avcıyı defalarca atlatmış olan avın bile artık avı eğlenceli bulması... Bu seni güldürür mü Ahsen? Ufak bir dalgaya gönlünü kaptırıp eteklerini savuran sandalı göstermiştin. Maviyle yazılmış bir “Titanik” idi adı. Demiştin ki: “Komik bir kaptan, onunla uçsuz bucaksız maviliklere açılabiliriz.”

O bir kaptan bile değildi bana sorarsan. Batmak için yer arayan firari ruhtu. Yine de sen gülünce güldüm Ahsen. Bu nezaketten değildi, gülsem de hala kaba biriydim zaten gözünde, bu tamamen elimde olmayan bir nedendi.

Bu ne Ahsen? Soruları en çok sen sorarsın, en çok ben cevapsız bırakırım. Şimdi sana bir intikam fırsatı sunuyorum: Bu ne Ahsen?

Ah, sen!

Yine geçiyorum evlerin önünden. Kapısı kapalı evlerin önünden... Bir çocukluk anısı bu, psikoloğa da anlatmam gereken. Piç gibi bırakıldığım bir kapı önü vardı. (Kapı açıldı, içeri alındım, yine de bir piç gibi davrandım.) Bu yüzden her kapının önünden bir piç gibi geçtim. (Bu yüzden her kapının ardında piçliğimi hatırladım.) Camına taş atayım mı, dedim, gözünde biraz şakacı olmak için. “Benim camım hep açık. Atarsan kafama gelir büyük bir ihtimalle.” dedin. Yalancı, demek istedim sana. Tependeki kara bulutlardan, kulağında uğuldayan rüzgardan utanmadan yalan söylüyorsun... Kışın ortasında değilmişiz gibi camının sürekli açık olduğunu söylüyorsun.

Ah, sen!

Öyle bakma, diyorsun. Sana mı, diye sorduğumda çok da önemlilermiş gibi “Hayır, insanlara.” diyorsun. Saçmalıyorlar, diyorum çocukluktan kalma bir kinle. Bir çocuk “Ben büyüyünce annem (veya babam) gibi olmayacağım.” derdi. Ben, büyüyünce onlar gibi olmayacağım, derdim. Onlar, insanlar, tanıdık tanımadık herkes… Üstelik tanıdık diye hesabı ucuza kapatmak isteyenlere daha da pahalıya patlardı her şey. Saçmalığın ortasında yaşıyorlar çünkü, dedin sen ve bir küfür savurmak istediğimi anlayarak gözlerimin içine baktın büyük bir meydan okumayla. Biliyor musun, dedim, yine şakacı gözükmek isteyerek. “Ben Playboy dergilerini okuduktan sonra küfretmeye başladım. Erkekleri kadınların gözünde daha seksi yaptığı yazıyordu.” Gülmedin. Geçmişimi hafife almamı hiçbir zaman sevmedin. Kendime en çok “Gelmişini geçmişini siktiğim...” diye küfrettiğimi bilmedin.

Canım burnumda Ahsen ama yine de alamıyorum yaşamın kokusunu.

Ah, sen…

Saçlarını aç, yat yanıma. Kıvranıp durduğum geceler kadar uzun saçlarında var yaşamanın en güzel olduğu zamanların kokusu.


(Bugün yanıma hiç gelmedin. Ben de geçmişi hatırladım. Ama ilerleyemediğim için kabullenemedim geçmiş olmasını. Bu yüzden hep yaptım kip kayması, hep devirdim cümleleri rakı masası devirir gibi. Ben, hiçbir yazıyı bir başlık altında adamakıllı toplayamadım. Bu ne Ahsen?)