Cadı avcılığı hakkında uzun bir bilgi aktarımı yapmıştım sizler için. Fakat hislerimin bana aktardığı yetkiye kulak vererek bu olayı sıkı bir şekilde ele almak ve sizlere olayın iç yüzünü anlatıp oynanan oyunu anlatmak istedim.


Almanya, Fransa, İsviçre, Kuzey İtalya ve Belçika kesimlerinde yaşanan davada; en büyük darbeyi vuran Katolikler, en çok savunacak gücü olmayan dul ve yaşlı kadınları sorguya alıyordu. Ancak sadece o kesim değil; fazla miktarda çocuğu olan kadınların da kara büyünün etkisiyle verimli bir rahme sahip oldukları düşünülüp ölüm listesine isimleri yazılıyordu. Çocukları hiç olmayan kadınların ise kısırlıkla lanetlendiğini iddia ediyorlardı.


Aslında toplumun hiçbir kesimi güvende değildi. Bu av; cinsiyet, yaş ve maddi sınıflandırma yapılmaksızın her bireyi etkisi altına alıyordu. Lakin işkence gören kurbanların büyük oranı kadınları kapsıyordu. Bunun sebebine ilk bölümde değinmiştim.


Yeni öğrendiğim bir diğer bilgiye göre işkenceler ve testlerde; şüpheliler bağlanıp kutsanmış soğuk suya atılıyordu ve eğer batarsa masum ilan ediliyordu. Ancak batmazsa ve yukarı çıkarsa cadı teşhisi konuluyordu. Cadıların ruh kadar hafif olduğuna inanan kesim ise suçluyu tartıp beden ağırlığını hesaplardı. Bir inek sütten kesilirse bile onlar suçlu ilan edilirdi.


Protestan yöneticiler, Katoliklerden daha da acımasız ve gaddardı...


Kuru bir toprağa gömdükleri zihniyetlerini oradan çıkarıp kullanmaya başlayan birçok insan zamanla mantığına kulak vermeye başladı. 1631'de direkte diri diri yakılan insanlara eşlik eden bir Cizvit papazı, her birinin günahsız olduğuna dair görüşlerini kaleme alıp halka, bu şiddetli av bitmediği takdirde herkesin bir gün cadı damgası yiyerek öleceği ve insan kalmayacağını söyleyerek uyarıda bulunmuştu.


Doktorlar ise bunların sağlıkla bağlantılı nöbetler olduğunun farkına varmıştı.

Bu zihniyet çoğaldıkça 17. yüzyılda avcılık aniden düşüşe geçip bu yüzyılın sonunda neredeyse bitti.


Bu korkunç çağ ve tarihi olay bize ne gösteriyor? Sözde Hristiyanlar, İsa'nın öğrettiği hakikatler yerine dinsel palavralar ve batıl inançlara başlayınca katliamın kapısını aralamış oldular.


Olayın karanlık yüzüne ve asıl sebebine gelirsek; aslında avın sebebi insanlara spiritüel inançlar aşılayıp gözlerini karartarak, namus sınırlarını zorlayıp avdan para kazanmaktı. Büyük buhran ve ekonomik krizin yarattığı infiali önlemek için korku ve baskı yaratılıp, insanlar kandırılarak (büyücüleri) onlara kurban edildi...


Para uğruna binlerce insanın haksız yere göçtüğü olay benim için en felaket olay olarak kalacak.

Bu bilgileri en doğru kaynaklardan araştırıp kaleme aldım. Umarım aranızda okuyup bu konudaki görüşlerini sunan olur, sevgiler...