Karıncaları yiyen kuşlar öldüğünde
karıncalar da kuşları yer.
Çanlar Esmeralda için çalıyor.
Lakin bir günahkar duadan ne anlar?
Bu sefer Quasimodo çaldı çanları.
Onun ne çanlardan çıkan gürültü umurundaydı,
ne kilise,
ne de onu baştan çıkartan o zarif çingene…
Düşmekten korkanlar sesin güzelliğini duyamaz.
Ve o, yükseldiği yerden düşüverdi,
kambur bir zangoçta ne bulduğunu anlayamadan.
Çanların gürültüsü fazlaydı hassas ruhlara
Ve hassas kalpler için bir cehennemdi Notre Dame.
Çanların sesi olağanüstüydü, işitebilene.
Düşmekten korkanlar sesin güzelliğini duyamaz.
Mühim olan çanları kimin çaldığı değil,
“Çanlar neden çalıyor?”
Asıl mesele kalkabilmek,
kalkabilmek düştüğünde.
Daha gürültülü çanlar çalmasın diye düşmüştü Esmeralda.
Ya da öğrensin diye,
istediğinde tıkayabilmeyi kulaklarını çanlara.
Lakin bir günahkar, duadan ne anlar?
Ve korkunç bir gürültü koptu,
“Baaaaam”
Bedeni sağlamdı çingenenin,
yüreği ise paramparça…
Zangoç, çanların, iç ısıtan, o büyüleyici sesini duyamadan düştü.
Bu sefer ki sağır edici sessizlikten…
Karıncaları yiyen kuşlar öldüğünde,
karıncalar da kuşları yer.