Güneş doğmak üzere artık kalkıp şu meşhur ışıklara bakma vakti. Burada tek bir orman var,çevrede ise sayısız giriş, çıkış kapıları.Ağaçlar devasa uzunlukta,birkaç adımda bir karşıma filler çıkıyor,her filin başının üstünde farklı semboller var,bazıları tanıdık...
Söz ettiğim ışıkların oluşurken çıkardığı sesleri tarif etmek,birşeye benzetmek çok zor.Hayvan sesleri ve ağlama seslerinin evrimleşmiş hali demek belki anlatabilir bu sesi.Sesin gittikçe yükselmesi kan akışımı hızlandırıyor,boğazımı kurutuyor,saç diplerimde gerilmeler hissediyorum.
Oluşumun tamamlanmasını bu devasa çınar ağacının altında bekliyorum.Etraftaki mantarların belli belirsiz silüetleri var.Ses kesildi,hepsinin rengi birbirine geçmiş ve bütünleşmiş olduğu halde gözlerimi kıstığımda ayrışıyorlar.Öylesine güçlü bi merak duyuyorum ki bu ışıkların kaynağına ve amacına.Bi tür doğanın parçası mı bunlar?
Bugünlük bu kadar gözlem yeter geri dönüş yolu gözüktü.Geri dönüş yolunda mantarlarla konuşan bir bilgeye rastladım.Onla konuşmam gerektiği ile ilgili çok güçlü bir dürtü var...