günaydın canım

bugün güneş biraz geç doğacakmış

bir aceleyle toplamışsın nen varsa

anlamazdan gelsem

gitmez misin ki


ben çocukken bir süper kahraman çizmiştim

bir kağıda değil, hayatın içine bir yere

yakınıma

beni koruyabilecek kadar yakınıma


büyüdükçe

kahramanım insancalaştı

çirkinliği, öfkeyi gördüm

bir de kötülüğü, en çok kötülüğü

büyüdükçe süper kahramanımın

kıyafetinin altındaki insanlığıyla karşılaştım


sonra aramıza bir dağ girdi kahramanımla

ben çok kırgındım, o çok öfkeli

kökü olan ne kadar dikili ağacım varsa hepsi uçtu gitti


ben bir gün çok yalnız kaldım

bozkırın ortasında rüzgarın derdest ettiği bir sorguç gibi

boşluk

uzun uzadıya

sarı

kasımın öldürdüğü yeşilin çaldığı rengin sarısı

uğultu ve yuvasız kuşların acı ötüşleri

bana artık bir yuvam olmadığını söyledi


sonra çok yürüdüm

önce uzun bir yol girdi aramıza

sonra kayalıklı dağlar

durmadım yürüdüm

neyi arıyorsam daha sıkı koştum peşinden

sonra aramıza koca koca şehirler, denizler girdi


mutlu olmaya başladıkça içime

sevdiğim tüm kötülerin özlemi girdi

anladım sonra mutluluk da bana yakışan bir meret değildi


zaman geçti biraz düşünmeden

zaman geçti işte kafamın içindekilerden kaçarken

anla ziya zaman geçti avare dolaşırken

zaman geçti affetmekten kaçarken


sonra bir gün

zamanım kalmadı ziya

affedemediğim o kötüye veda vakti geldi.