geldiğim yerde gördüğüm yetmedi
bu kadar mı yer yeşili gök mavisi dedim
bu kadar mı doyasıya yaşamak idraki
insanın kancığı, puştu, delisi
üst üste binalar, hatıralar
bu mudur özleye özleye özleşmek denen
halbuki
dilimde ne tat bıraktı ne izlenme hissi
düşlemek arzumu törpüledi
pembemsi korkular, kırmızı düşler, kuruntulu hanımeli
hatta lekeler ve ilenmeler
hiçbiri değmedi gönlümün teline
gözlerinin şehla mızrabı kadar
oysaki
sürurumdu sundurmamda kahve kokusuna denk
bir lahza tasavvur seni yavaş yavaş
bitti o da, tanrı esnedi bile
zaman esrikliğinde sonsuza düştü
adının her harfi adının baş harfi
neyse ki
motor sesleri ve reçetelerle
keskin bir çığlık gibi gitti hayalin
yüreğimden kopan şeyi
-bildiğim mısraları-
matemli nağmelerle derdest ettim
belki eskiden, kıskançlıktan kalan
ihtiyar bir intibah tesellim oldu