birdenbire olmuyor hiçbir şey

mevsimler yavaş yavaş deviniyor

gün yavaşça gece oluyor

hızımız öznelimiz

zaman kayış gibi uzuyor

kimse yetişmek, durmak zorunda değil

fakat kendimizi sevmek zorundayız

beklemek zorunda onlar da -her kimlerse


kafamız birdenbire karışmıyor

aylarca sürüncemede sürünüyoruz

iki çift göz düşümüzden çekilmiyor

medcezirler kovalıyor rüyalarımızı ve geri çekiliyor

aynı rüyalar; saçımızı okşuyor birileri

gidiyor, geliyor görüntüleri

yavaşça buluşuyor gerçek hayal ile

mana zaman ile

yerküre gökyüzüyle


dünyada hiçbir şey tutkusuz başarılmaz, diyor çok sevdiğimiz filozof

hadi planladığımız her şey gerçek olsun, diyor sevdiğimiz yönetmen

özgürlüğü elmas zincirlere tercih ederim, diyor meşhur feminist düşünür

okuyup öğreniyoruz

şimdi değilse ne zaman, diye soruyorum ben de


içimin acısı, içimin özlemi

çukur göletinden kanlar damlayan bir insan gamzesi oluyor

unutamıyorum o gamzeyi

içimin kederi, çekingenliği

karalar bağlamış bir eski zaman kadını oluyor

ağzını peçesiyle hızlıca kapatıyor ilk göz temasında

-bir davranışsal gen aktarımı mı hepsi yoksa-

arzularımızın paşa keyfinden arda kalır yanı yok

öpmek, değmek istiyor hayalindeki o figüre

ruhunu çekmek istiyor emerek, kendine kalsın istiyor hepsi, onun varlığı

dile getiremez, bin şahit ister

gerçekten istedi mi bütün bunları, o eski zaman kadını

ne ayıp


büyük hayaller kurma, diyor eski zamanların ünlü yazarı

kendinle ince alay et, diyor şimdilerde sevdiğimiz modern dahi

bütün bunlar ne için, neyi feda ederek, diye soruyorum ben de

bildiklerimi, onurumu, gururumu, kendime dair güvendiğim her şeyi

iyi bildiğim her şeyi

şimdi feda ederek; sana mı?

öyle, sana


değiyor hayalimde bütün fedalar sonucun güzelliğine

unutmak istediğim gamzeyi unutamıyorum; kendi beslediğim ve büyüttüğüm sevginin efsanesi yüzünden

değer, bin kere olsa bin kere değer

bir kere daha görebilmek uğruna

dövülmüş bir et gibi paramparça etseler de en sevdiğimiz filmi bir seans sonunda

ya da o çok sevdiğimiz şarkıcı en güzel şarkısını söylememişse de o gün

belki de bir tiyatro sahnesinin önünde tahta basamaklarda göz göze gelemediysek de

yan yanaydık, oradaydık çünkü hepsinde

sarhoşken kapını bulamamışsam o gün

yeşillenmiş ağaçları izlerken orada değilmişsin

o filmin en durağan sahnesinin değerini ancak sen olsan anlarmışsın benimle

bir eğitim çıkışı bulamadıysam o geniş bahçede oturduğun masada seni veya

değer, hepsine değer

bugüne getirecektiyse beni o tüm acılar

değer

sen bunu anlamasan da olur


bugün burada corc floydu anıyorum

sen olsan anlardın diyorum

bunun ne önemi var bilmiyorum

dünya birbirine giriyor

büyük kıtaların ahlakını tartışıyoruz

boynu, kırık bir dizle kırılan o siyahi efsaneyi anıyoruz

-daha kırk saat olmamış oysa-

beraber göğüs gererdik dünyanın adaletsizliğine diyorum

bunun ağırlığını anlıyor musun?

seni neye dahil ettiğimi, varoluşuma dahil ettiğimi

anlıyor musun?

seni sosyalizme, fakirliğe, bazen beceriksizliğe

korkaklığa, normalliğe, durağanlığa, büyük bir onura

ve belki bir gün bizim olacak güzel bir dünyaya

nasıl da alet ettiğimi görüyor musun?


gözlerimin önünden bir anlığına dahi kaybolmayan küçücük kardeşimizi

anneni, babanı, babamı, rahmetli annemi

bizleri çok da iyi anlamayan ailelerimizi yani

ve unutmuşum özür dilerim, kardeşini

nasıl da dahil ediyorum hikayemize görüyor musun?

yalnızca hikayemize değil, dünyama

hiçbir şey eksik kalmıyor

sen diyorum, bu sefer dünya geliyor

o sahil kasabası

insanlar

kardeşlerimiz

ebeveynlerimiz

herkes bu hikayeye dahil oluyor


incecik bir umut tüyler ürperten bir sızı halinde enseme vuruyor

kollarım, daracık güçsüz kalıyor

bacaklarım kararsız

düşüncelerim çarpık

gözlerim buğulu

ileriyi görmeye çalışıyorum

yavaş yavaş oluyor her şey

kollarım öğle çözülüyor

bacaklarım akşama doğru güç buluyor

ve bir gece vakti

düşüncelerim sonunda bir düzene oturuyor

her şey benimle alakalı

her şey benimle alakalıysa illa ki bizimle de alakalı

seni ortak etmeliyim kendime, ama nasıl?

bunca acıdan, bunca karmaşadan sonra

dünya insanları, düşünürler, meşhur şarkıcılar

sevdiğimiz oyuncular, bir tiyatro sahnesi önündeki tahta basamaklar

izin verir mi konuşmama?

zamanda yolculuk; dönsem geri mümkün müdür benim için?