yaşamak ve ölmek oy pusulasına konulduğunda, bireyin ve toplumun evet ya da hayır deme dinamikleri ne olacaktır? çünkü her canlı formunun yaşaması ve ölmesi hem kendi hem de toplumsal düzene bağlıdır. bu denklem üzerinden hayat nasıl anlaşılmalıdır? verdiğimiz kararların özgünlüğü ve özgürlüğü sorunsalı karşımıza çıkmatadır. gerçekten özgür ve özgün müyüz? yoksa hepimiz aynılık içine sıkıştırlmış durumda mıyız?

biyolojik faktör düzleminde aslında ne kadar ayrı gibi gözüksek dahi hücre bağıntısında aynı gözükmekteyiz. sadece bir kısım farklılıklar olmakla birlikte. lakin bu farklılık aynılık terazisine konulduğunda ağırlığı belki tüy kadar olacaktır. lakin bu ağırlık dahi bizi hayatta tutmak için veya ölmek için yeterli midir? yani yaşamak ya da ölmek faktörlerimizi belirleyen segment biyolojinin geçerliliği nedir? unutulmamalıdır ki sistem veya kaos kendi içinde hem kurbanlarını hem katillerini barındıracak geniş çaplı çalışan bir siferi ortaya koyar.

psikoloji üzerinden bu denkleme baktığımızda; seçimlerimize etkileyen o kadar etken ve edilgen ağ vardır ki; siyah ve beyaz yaşamaya çalıştıkça önümüzde sanki prizmaya tutulmuş bir ışık gibi sürüyle farklı yollar karşımıza çıkmaktadır. yani yığınla renk cümbüşü içinde önce kendimiz için daha sonra kendimizi inşa eden toplum için doğru olduğunu düşündüğümüz açıya odağımızı yerleştiririz. peki bu odağın doğru olduğunu bize ne sunmaktadır. elimizdeki veriler mi? ya elimizdeki veriler tamamiyle yanlış veya hataylıysa; o zamanda bu kararlarımızda sebat edecek miyiz? yoksa hemen dönecek miyiz?

sonuç olarak; bilimsel verinin doğrulu ve geçerliliği keşiflerin icadı ve yeni dediğimiz olguya bir adım yaklaştığımızda ya da eskinin resmini daha berrak gördüğümüzde ancak değişime, dönüşüme ve evrime uğrayacaktır. ancak bunun doğruluğu ve yanlışlığı da tartışmaya açıktır. kısacası aslında bildiklerimizin azlığı bilmediklerimizin çoğunluğu altında ezilmemesi için sıkı sıkıya bağlı olduğumuzu anladığımızda hala ileriye gittiğimizi varsaysak dahi adım atma cesareti gösterdiğimizi lakin adım atma ya da atmama şüphesi içinde olduğumuzu görüyoruz. ya da körlemesi yürüyoruz.