Yuvasını kuzeye yapan bir karıncanın acemiliği içerisinde
Üşüyorum bütün sözcüklerin sıcaklığında
Bütün steplerde sığ bir kusma töreni bu
Bozkırda yaban bir diş ağrısı
Zonkluyor sözcüğümün her harfi
Hangi harfi çeksem
Anlamını yitiriyor bir cümle
Vücuduma sızan bir mikrop
Ülkemi işgal eden bir sipahi
Savaşıyor bir hüznün göbeğinde
Topyekün bir hüzün bu
periyodik cetvelimde yeri yok
Hangi sınıfa mensup bütün sözlüklerde meçhul
Meczup bir duygu
Günde yirmi dört defa alnı sözcüklerime değiyor
Hüznün bütün katlarını dolaştım
Hüznün bütün renklerini gördüm
Hem güzünü hem baharını
Hem sıcaklığını hem soğukluğu
Hem uzaklığını hem yakınlığını
Ben hüznün anavatanından, bütün zamanlarından süzülüp de geldim
Duygularım kast sistemin döngüsünde
Üst tabakada hüznüm
Bütün ihtişamıyla beni karşılar
Baş köşede ise buhranlı bir düşünce
İnce ince sızan bir yokluk
Varlık adına bir yalnızlık nöbeti
Aforoz ediliyoruz kalp denilen katranlı bir bataklıktan
Duygu denilen bu harabelerin ıssızlığında
Kimsesiz bir sözcük yerini arıyor cümlede
Ben kendimi arıyorum kalbinin sokaklarında
Kendimi soruyorum sana
Yüzümü aynalarına tutuyorum
Hüznüm beni ele veriyor
Bütün diplerimde uğultulu bir yalnızlık
Esiyor kalbinin uçurumlarında
Çerçevesine sığmayan bir hüzün bu
Bütün siyah beyaz kadrajlarda
Geniş açıdan yalnız
Dar açıdan yapayalnız
Göz kırpan bir yalnızlık bu
Aklıma düşen ilk sözcük
Kalbime düşen ilk hüzün
Belleğimde ise son isim olarak adın
Her bayram sabahı birbirimize uğruyoruz
İşte o anda bir cemre olarak kalbime düşüyorsun
Isınmamız için daha kaç cemre lazım bize
Puslu bir zaman bu
Mevsimlerin günlere yenildiği bir saat dilimi
Adın eşyaya hükmettiği bir yalnızlık
Kokunun sese yenildiği bir ayrılık
Kahrolası bir umut işte
Bütün duygulara kanat geren
Acıyı uzatıyor
Boşluğu dolduruyor
Zamanı esnetiyor
Kültürel bir yalnızlık bu
En geniş sınırlarda çıplak şövalyeler
Tin ve ten arasında bir derviş
Kendimi bir yere ait hissetmeme
Kendimi kendime kabul ettiremeyişim
Kendime uzak kalmış bir zaman yolcusu
Hangi dağa uğrasam
Sonraki dağ hüznümü örseler
Bütün kuytularını ezbere bildiğim bir dağ ve bir yalnızlık
Bu dağ yalnızlıkla doldurulmuş
Bu dağ denize hep hasret
Büyük tufanda gemiye alınmayan balığın hüznü bu
Kendi sularında kıyameti atlatan balığın hüznü
Kendi suyunda boğulan balığın hüznü
Karaya ayak basamama hüznü
Yalnız bir balığın hüznü
Yalnız bir yüzün
Hüznü
Eksildikçe çoğalan bir hüzün bu bütün yeryüzünde bütün anakaralarda
Bir din olsa hüzün peygamberi ben olurum hepsi bu
Bütün inançların kaynağıyım
Dile dolanan en kutsal sözcüğüm
Karınca duasıyım
İnanın bana müminler
Anlayın beni kimsesizler
Bundandır ki bereketi hiç eksilmez yalnızlığımın
Platonik bir hüzün bu
Peygamberi de benim
İnandırmaya çalışıyorum kendimi bir yalnızlığa