Dargın...

Bu güzel şehrin ayakları geceye takıldı. Sabaha beş vardı, güneşe o kadar az kaldı.

Koca bir kayboluş hüznü içimdeki derine çakıldı. Taşa, toprağa o kuşa aşık gönlüm ellerimde kırıldı.

Çözüldü dilimin bağları, şefkatle bir iki söze sarıldı. Biraz sevebilseydik diyen kaldırımdaki o amcaya da aklım takıldı.

Burun ucundan bakıp "görmüyor musun?'' diye çığırtan o görgüsüz de saçlarımı ağarttı. Bu güzel şehrin ağacında ormanında benim çatırdayan dallarım kırıldı.

Sığmadı ki iki ayağım bir pabuca, parmaklarım kendini kendinden kayırdı. Sol sağ, kısa uzun, tombik zayıf, kardeş bile diğerinden böyle ayrıldı.

Etimi parçalayıp kanatan tırnaklarım artık kemiğime saplandı. Benim bir yanı nasır kalbim tam da oradan ikiye yarıldı.

Neydi o? Hani hüzünlü bir şarkıydı. Hani bir umuttu yaşamak, yoksa umuttan uyanıp da sadece yaşamak mı vardı?

Uymadı ki o besteye benim sesim, kulaklarım bile birbirine darıldı. Doğmadı bir türlü güneş, sana ki o çorak tepenin ardına saklandı.

Yine de gözlerim çatık kaşlı bir hayale daldı. Bir yarım öbür yarıma sımsıkı sarıldı.

Hem zaten belki de az kaldı.

Sabaha sadece beş vardı.

bariscetin.net