Merhaba düş yara, göz kara akşam

merhaba teraslı akşamların şiirli sevinci

akıp giden zamanın sonsuz kederi

ve gözleriyle dünyayı saran kadın,

merhaba


hangi dilde baksam gözlerine

çiçekler doluşuyor ezberime

papatyalar, mor menekşeler, kürtçe küfürler

ki anamızdan biliyorduk küfürle gülmeyi

bir de gözlerinden sızan müziği dünyanın


de ki aşk doğmaktır biraz da

gözlerinin uykulu sabahlarında


gördüğüm neydi bilmiyorum

anımsamıyorum

bahçelerden yükselen sesleri

sarhoş atlar gibi sızmıştım eteklerinde

düşümde adından kalma bir hece


bulutlu bir pazar sofrasında

soluksuz kalmıştım gözlerinin atlasında

fistanlı anılar vardı gözlerinde

gözlerinde uzun, mor bir cümle


de ki; aşk düşmektir biraz da

Çocukluktan kalma uçurumlarda


bütün iklimler saçlarında döner

saçlarına konar bütün serçeler

her şey aşka varmak içindi

geçmişi temize çekmenin bizcesi

ki şairlerden arkadaşlar yarattık işte

bu yüzden uzattık tükenmez geceleri


hangi iklimde görsem seni

hangi çağda değsem gözlerine

yapraklar yeşerirdi topraktan

kuşlar kanatlanırdı öpüşmelerimizde

biz olmaya ermek içindi telaşı yaralarımızın


de ki aşk mavi bir kuştur

atlarla özgürlüğe giden.