o an düşünceler yakıyordu zihnini,
soruyordu yaşamın anlamını,
kaderini, şansını, iradesini kendine.
seçtiği yolda ayaklarını kanatan taşların suçunu kendine yüklemiyordu.
ama belki de korkaklığın bedeli daha ağırdı.
anlaşılmak istedi,
ancak haykırsa bile gerçeklik tüm sesleri yok ederdi.
nefesini anlaşılmak için tüketmedi.
anlatmayı istedi bir kağıt parçasına,
nasılsa yakında uçup gidecekti o tozlu yapraklar.
kağıt kaleme baktı, kalem ona.
düğümlendi kelimeler, anlatamadı.
çevirdi defterin yapraklarını,
geçmişine acıdı ama geleceğine daha çok.
sonra unutulmuş bir mektup çıktı,
geçmişinden kendine.
hangi yolda yürürse yürüsün
ona kızmadığını söyledi küçük kız.
ona kendi yaşamının kahramanı olduğunu,
o taşlı yollara çiçekler dikebileceğini hatırlattı.
kendine minnettar oldu anlaşıldığı için.
o sayfalar uçup gitmeden yetiştiği için.
varlığı için.
hikayesi için.
kaç nefes daha alırız bilinmez ama
nefes almaya devam ettikçe
yürüdüğümüz yollara
kendi rengimizde çiçekler ekmek için
şans var, umut var.