Değerli Sayın Yazar,

Selamlar, nasılsın? Bugün yoğunluktan dolayı ne kitap okuyabildim ne de yazabildim. Sonunda gün bitti ve yalnız kaldım. Yalnızlığı seviyorum. Kimsenin yalnızlıkla arama girmesini istemiyorum. Bir yazında "Bazen hasta değil, yalnız olduğumu düşünüyorum." demişsin. Biliyor musun? Bu durumu ben de bazı zamanlar yaşıyorum. Fakat yine de yalnızlığımı kaybettiğim zamanlarda tedirgin oluyorum. Eskisi gibi bulamayacağımdan korkuyorum. Sanırım bana iyi geliyor.


Ha, son konuşmamızda kullandığın bir kelime dikkatimi çekti: "Muhatab" dedin. Acaba okuyor musun diye düşündüm. Sonra yine nedense okumadığına inandım. Aslında bilmemek ve hayal etmek daha iyi diye düşünüyorum. Karşılık beklediğim için değil, sadece yazmak istediğim için yazıyorum. Okursan sevinirim tabii ki. Bir miktar mesafeli olmak istediğini fark ettim. Hakkın var; mesafeli olmak iyidir.


Hmm, bugün evde yalnız kaldığımda uzun süre koltukta öylece oturdum sonra uykuya daldım. Yapmam gereken onca işim varken... Sadece oturup düşündüm. Nedense çok iyi geldi. Uzun süredir bir ortamda yalnız kalmamıştım. Bazen hayatımın herkesin izlediği düşüncesine kapılıyorum. Truman sendromu deniyor. (Bu arada, Truman Show filmini izlemediysen mutlaka öneriyorum.)


İnsanlar beni izliyor ve büyük bir kısmı neleri başarabileceğimi merak eden gözlerle beni takip ediyor. Ben yorgun bir savaşçı gibi kendimi savunmaya çalışıyorum fakat bu sıralar sürekli başarısız oluyorum. Aslında bakarsan, bir sınavı kazanmamış olmak bu kadar büyük etki yaratmamalı. Ben istemiyorum; hayatta bir şeyleri istemiyorum sanırım. Umudu kaybetmek mi? Umarım değildir. Belki de şu an kulağıma çalınan Can Atilla'nın Hıçkırıklar ezgisi fazla melankoli olmama sebep oluyordur. Ne dersin? Yok yok, öyle değildir umudumu kaybetmek istemiyorum.


Bu meslek için çok emek verdim. Hem, geçen bahsettiğim öğrencim sınavda başarılı olmuş, biliyor musun? İlk sınavda otuz puan almıştı, ben ders anlattıktan sonra ikinci sınavında seksen puan aldı. Annesi aradı, çok mutlu olduğunu belirtti. Derse devam etmek istediklerini söyledi. Sanırım son günlerde aldığım en güzel haberdi. Bir insanın hayatına dokunmak çok iyi hissettirdi. Sonra dedim ki kendime: "Hatice, bir sınıf dolusu öğrencinin hayatına da dokunma şansın var." Anlayacağın, motivasyon kaynağım oldu.


Ha, bu arada, bu sayede bir öğrenci daha benden ders almak istediğini söyledi. Umarım onun da matematik başarısını artırırım. Bir söz okumuştum: "Bir insanın en ağır yükü gerçekleştiremediği potansiyelidir." Bu söze çok fazla hak verdiğim bir dönemdeyim. Heyecanla bir şeyleri istediğim dönemleri özlüyorum. Geçen yıl çok inandım, çok emek verdim fakat başarısız oldum. Hayatta başarı kadar başarısızlık da var, biliyorum.


Fakat umut etmek çok zor. Keşke anlatabilsem... Belki de yaptığım bir şımarıklıktan başka bir şey değildir. İnsanların hayatındaki problemlerin yanında bir değeri yoktur. Şu var ki, umut etmeden bir yolda yürüyemiyorum. Bugün umut üzerine bir deney okudum. Deneyin öncesi ve farklı nedenleri var fakat ben umut etmekle ilgili kısmına değineceğim.


Deney 12 evcil fare ve 34 yaban faresi üzerinde uygulanıyor. Fareler su dolu kovaya konuyor ve ne kadar su üstünde kalabilecekleri araştırılıyor. 12 evcil farenin çoğu birkaç dakika içinde boğulurken bazı fareler 80 saatten fazla yüzerek hayatta kalmayı başarıyor. İkinci aşamada ise 34 yaban faresi kullanılıyor. Yaban farelerinin doğal ortamlarına ve daha güçlü hayatta kalma içgüdülerine dayanarak daha uzun süre dayanacakları öngörülüyor. Fakat şaşırtıcı bir şekilde 34 fareden hiçbiri birkaç dakikadan fazla hayatta kalamıyor.


Bunun üzerine birçok inceleme yapılıyor ve şu sonuca varılıyor: Evcil fareler, daha önce insanlardan yardım gördükleri için kurtarılma umuduna sahip olduklarından uzun süre mücadele ediyorlar. Fakat yaban fareleri böyle bir deneyime sahip olmadıkları için kolayca vazgeçiyorlar.


Anlıyorum ki sayın yazar , inandığımız şey gerçeğimizdir. Ben başarısızlığı yaşadıktan sonra umudumu kaybettim fakat sadece tekrar inanabilsem, imkânsız olmadığını biliyorum. Bu gücü içimde bulacağıma dair inancım var.


Bu konu çok uzadı sanırım. Saat de çok geç oldu. Ben kalkayım. Sana iyi geceler diliyorum... Aa, ya da Truman Show filminde geçen o harika replikle sonlandırayım:

"Olur ya, belki görüşemeyiz. İyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler."


Kendine iyi bak, Sayın Yazar. Okuyucun seni bekliyor olacak.


02:24

11.01.25