bu kadar acının bir işe yaraması lazım
çok denedim anlatmayı sana söylediklerimle
sanki anlatırsam sende bir şeyleri uyandıracağım
birden duyguların değişecek birden önemsemeye başlayacaksın
bilmiyordum diyeceksin ben de çok zorlandım ben de yokluğunda
hayatın tadını, kuralların anlamını, bir şeyle ilgileniyor gibi yapabilme hevesini
kaybettim. neden buna inandım bilmiyorum
bu hissin karşılıklı olduğuna inanmak daha az acı verdi belki de
iki sene sonra rastgele bir gün çay demlerken akan gözyaşlarım
sıradan bir ayda başıma gelen belki on beşinci çöküşümdür
neden bilmiyorsun. hala anlamak istemiyordum bildiğini
tabi ki bildiğini ve senin için hayatın tadının benle kaçtığını
bensizliğin sana işkence değil, benle olmanın sana zor geldiğini
biliyordum ama bahanelerim bir türlü tükenmiyordu
çok acı vardı, kimse anlamıyordu, kimse böyle yaşamamıştı
haddinden uzun sürmüştü, çok emek verilmişti
aşmak istemiyor değildim. çok çaba da gösteriyordum.
ama kelimeleri tutamıyorum içimden dur diyorum geliyorlar
dur az şeyle anlatalım, dinlemek istemiyor bilmek istemiyor
sade olalım, dingin olalım ama daha ben ellerimi yaklaştırdığımda
bir mıknatıs gibi yapışıyor kelimeler ekrana
kendimin bu kadar karışık düzensiz arsız gurursuz hislerinin yazılışını izliyorum
hani üç kelimeyle tüm hissini aktaran o şairlere özeniyorum
ben tüm kalabalığımla bir anlamsızlığa mahkumken
zaten ancak söylemediklerimle anlatabilirim sensizliğin bende tetiklendiğini
bu acının hiçbir şeye değmediğini. yarın öldüğümde içimde kalacak olanın
bugünkü mutluluğumuzdan yarın için vazgeçmiş oluşumuzu.
sus diyorum bilmesi önemli değil, biliyor. biliyor ve istemiyor daha kaç senede
bunu kabulleneceksin? ama bu acının bir işe yaraması lazım. anlatmam lazım.