Gidesim var okuyucu, evet yine. Şehrin kendiyle bir derdim yok ama biliyorsun işte, öyle ya da böyle her yanı bana geçmişten tat kaçıran bir şeyleri hatırlatıyor, belki de bu yüzden soğudum hepten dışarı çıkmaktan... Derken düşündüm, benim çalışmam için bilgisayar ve İnternet yetiyor, ailem desen bunu şimdi yapmazlarsa ne zaman gidebilecekler ki bir yere? Hele babam emekli olursa imkansız; eşim dostum desen kalmamış, Ankara'da, pek bir şey olmayacak yani ardımda bıraktığım. Ankara'daki bu halimle, herhangi bir yerdeki cansız nesneden farkım zaten yok uzun zamandır.


Bir sahil kasabasına gideceğim, biliyorum çok klasik ama ben de öyle bir tip sayılırım zaten.Tek arzum, bu klişeleşmiş hayali herkes gibi emekli olmaksızın, nispeten gençken yaşamak. Zaten ben öyle dünyayı falan gezmek istemiyorum, bilmem nerdeki bir tapınağı görmek vesaire umrumda olmadı asla; bana böyle denizin sesi olsun, çiçek kokuları yayılsın sokaktan geçerken, arada bir sahile çöküp kitap okuyayım, tatlı bir meltem eşliğinde acelesiz ve uzunca denizi seyredeyim...


Ha bir de balık tutayım bazen, gerçi dokunabileceğimi sanmıyorum ama denerim, yapacağız artık; hem herkes anasının karnından mı öğrendi sanki, hele şimdi kendiliğimden istiyorum ya takarım kafayı öğrenirim derinlemesine. Bende öyle oluyor, bir gün bir şeye tutku duyuyorum ansızın, sonra bir bakıyorum, biliyorum. Balık tutmayı, ekipmanları, temizlemeyi, beklemeyi, beklerkenki düşüncelerimin daha duru ve hüzünsüz olmasını bile belki öğrenirim.


Aslında gitmek bile değil bu biliyor musun? Ben zaten pek çok şeyden gittim, farkında da pek çok kimse; ben sana söyleyeyim bunun esas adı kabuk değiştirmek. Oralı Alptuğ olurum ben de artık orası her neresi olacaksa; anmam Ankara'yı, soran olursa 25'te kopup buraya gelen memur çocuğuyum, hikaye bu kadar, fazlasına değmez. En nihayetinde ben de unuturum, tamam illa azıcık kalır ama amaaaaan, ne yapalım yani? Ha hiç mi özlemem dersen, özlerim tabii Ankara'yı, tıpkı zaten şuan buradayken bile buradaki eski, kimin neyi olduğumdan ya da daha doğrusu olmadığımdan habersiz günlerimi özlediğim gibi.


Ben özenti bir ergen değilim, Ankara'da doğup büyümüş biri olarak bile denizle aramdaki bağ yalnızca kuru ve metaforik olmaktan hayli uzak; sanki onun beni tanır bir hali var, ona hiçbir şeyi anlatmama bile gerek yok, öyle garip bir su birikintisi, kocaman hissediyorum onunla. Yalnızca yanından geçip gitmek istesem bencillik belki ama geceleri başımı yastığa koyduğumda iç sesime galip geldiğini düşününceyse...


En kısa zamanda

Denizli bir yere

Dönmemek üzere

Başta kendime