Depresyon ve tanrı.
Merhaba tanrım. Biraz sitem edeceğim. Seni keşfettikten sonra ağlama duvarı aramıyorum artık. Şimdiden söyleyeyim. Kusuruma bakma. Eğer kusuruma bakacak olursan sen yaratılanların yarattığı bir fikir ürünüsün. Hazırsan ilk sorumu soruyorum. Neden her gün daha kötüye gidiyor? Neden en eğlendiğim gün insanlar varlığıma dair bir iz bulamayacaklar? Cehenneme inanmıyorum artık zira burası epey derin bir cehennem. Bu kadar ağır bir cezaya gerek duyacak bir seçim mi yaptım? En acı olan ne? Toplum pirana bende kokuşmuş bir et parçasıyım. En acı olanı bu. Her insanın bir amacı vardır. Bunu benden daha iyi biliyorsun. İnsanların amaçları niye bu kadar basit? Ne ara bizler yaşamı bu kadar basite indirgedik? Yaşam döngüsü ve içinde yapmamız gereken görevler var. Bu bir oyun simülasyonu zannımca. Ben bu oyunu reddediyorum. Artık doğru ve yanlışa olan bakışım yok denecek kadar az. Doğru, insanların kabul ettikleri midir? Yanlışsa reddettikleri olacak sanırım. Neye göre kabul veya reddetme davranışı içindeyiz? Beş maymun çilek yese çilek yemeyi doğru olarak kabul edecek altıncı maymun. Doğru bu kadar basite indirgendi şu sıralar. Beş insan toplum içinde sesli konuşmayı yanlış bulsa altıncı insanda sesli konuşmaya yanlış olarak bakacak. Tanrım ya benim içimdeki bu haykırışları hangi doğru veya yanlışa oturtacağız? Burada hakikat yetim bırakılmış ve doğrunun yedi sülalesi holocaustta uğramış. Bu kısa bir ihtar Tanrım. Bu kısa bir depresyonun kelimelerle zuhur edilişi. Aramızdaki telgraf telleri zarara uğramamıştır umarım. Bana yaptığın tek iyiliğin bu satırları becermeyi kaderime yazman oldu. Kısa bir teşekkürü borç bilirim. Yaptığım hatalar için özür dilemiyorum. Bu ilişkimizin kısa ömürlü olmasına sebep olacaktır. Bir sonraki ihtara kadar görüşürüz.