Ey kalbim, yandı yüreğim, divaneyim

Sormayın dostlarım, derdim kime deyim

Girmeden bilinmez bu derdin yoluna

Yol ki buluşmaya mesken her kuluna


Dert bir, yol birdir 

Birden sonrakiler meşgaleden başka nedir 

Şehrin bunca göz alıcı ışıkları ardında nedir

Gece gökte parlasa da yıldızlar


Gözleri görmeyene a‘mâ denir de 

Ya kalbi kör olana ne demeli

Büründün derdim; hasrete, hüzne büründün geldin 

Gel diyemedim, kılıfının  rengine aldanmaktan


Yarından için tasalanmak niyedir

Dün malum oldu diye mi? Gün battı diye mi

Zaman derdime bir çare derdim 

Bi çare kaldım yeni doğan gün şafağında


Anın zamana mukavemeti midir bu

Şifa olan su mudur? Ateş mi

Yanan mum değil, gönlüm fitilidir bu

Sende külümden tutuştur beni derdim 


Ey gönül göğümün  güneşi,  dertleşecek kimse bulamadım

Nasıl anlatılır okyanuslar çölün ortasındaki bedeviye 

Dertsiz olana anlatsam derdim, ne anlar

Ruhumun dik yamaçlarından çağlar derdim 

Öldürmeden bu aşkı, derdi; öldüm de geldim


Vuslatın hamurunda ne ola ki

Dertsizlik istemem bu derde düşeli

İnsan denen  mahluk dert ilen yoğrulmuş 

Sende yoğur madem beni derdim derdim


Rumi'nin derdi ne idi de Şems’ini buldu 

Yunus ne denle yandı da Taptuk’a eşik oldu

Aşk öyle göz önünde miydi de, arayan buldu 

Yazsam derdim kim göre, söylesem derdim kim işite

Yandı bu yürek aşk ile