Eski ya da yeni, zamanın anlamsız olduğu bir tarihte kocaman bir dev varmış derin uykusunda. Rüya gördüğü yokmuş ama derin bir uykudaymış. Derin, karanlık, huzurlu ve sessiz bir uyku.
Sonra bir ses duymuş. Yüzyıllar, binyıllar, aslında bilinmeyen çok uzun yıllar sonra. Fısıltı gibi bir ses.
Uykusu bölünmüş bu ses yüzünden, sessizliği bozulmuş, huzuru kaçmış gitmiş, gözlerini açınca da karanlık yerine bir sürü renk görmüş.
Güzel mi kötü mü bu değişiklik, söylemek için çok erken demiş.
"Uyandıktan" sonra bir sürü şeyle karşılaşmış ve düşmüş, kalkmış, gülmüş, ağlamış, yorulmuş, dinlenmiş, sıkılmış.
Sonunda bıkmış bu değişiklikten.
Eski derin uykusunu özlemeye başlamış.
Başka hiçbir şey düşünemez olmuş.
O uykusundan ne uyandırmıştı onu? Nasıl bir ses, nasıl bir fısıltıydı o?
Ne diyordu bu kadar önemli? Niye böldü sessiz, derin, karanlık, huzurlu uykusunu?
Devam etseydi ya varlığını fark etmemeye, kendini yok hissetmeye, olmamaya ya da olduğunun bilincinde olmamaya...
Sanki uzay boşluğunda yüzerken bir solucan deliğine düşüp bambaşka bir yere gelmişti.
Sevmişti de sevmemişti de bu yeri ama çıkış yok muydu başka? Belki başka bir solucan deliği? Belki başka bir dünya, gözlerini açıp kapayınca değişen.
Neden uyuyamıyordu artık gözlerini kapatınca?
O fısıltı bir şey mi diyordu kendisine, yoksa rastgele öylece bir ses miydi sadece?