“Seni bir gün Disneyland’a götüreceğim.”
Her şey böyle başladı. Herkesin içinde. Ne olursa olsun bunu söyleyemezdi. Gülüp, biraz da utanıp, biraz da ne alaka tavrıyla “Tamam.” dedim.
“Seni bir gün İstanbul’a götüreceğim.” cümlesi gerçek oldu, Paris olmadı. Sırf onun için o yarışmaya katılmıştım. Onunla gidelim diye. Onun için çok şey yaptım içimde. Çok iyilikler. Yüreğimin en derin, en özel yerini ona ayırdım. İçimde bir çiçek gibi büyüttüm onu. Bir gün fesleğenlere dokunduğunda, gözlerine özgürce bakabildiğimde, ellerini özgürce tutabildiğimde ben de öldüm. Sonra gittin.
Olması gerektiği gibi.