Karanlık, sessiz, ıssız, huzurlu ana rahminden hallice bir odada
Hiç doğmamış olmanın hayal kırıklığı ile
Cansız bir beden yaşıyor dört duvar arasında
Nefes almıyor, solunum yapıyor
En son ne zaman nefes aldığını hatırlamıyor
Yaşamıyor, her gün biraz daha ölüyor
Cansız bir beden, nasıl daha fazla ölebilir?
O da bilmiyor.
Ağlıyor, gözünden yaş gelmiyor
İnsanlar onu duygusuz biliyor
Ama cansız bedeninin içinde bir kalp atıyor
Gidip yanına konuşsan anlamazsın öldüğünü
Yüzünde bir tebessüm ile ölmüş insanlar ona kanıyor.
Herkes, gülüyor diye onu mutlu sanıyor
O ise çürüyor.
Mutlu insanları aklı almıyor
Ağlayarak gelinen bu dünyada nasıl gülebilir insan? Bilmiyor.
Nefes alırken ciğerine batan hava, yaşadığına mı işaret?
Yoksa ölüler de mi kanar, bilmiyor.
Tek dostu yalnızlığı,
Yalnız kalmak istediğinde bile hep yanındadır tek dostu.
Kaç cansız beden yaşıyor duvarların arasında?
Kaç beden ana rahmini terk ettiğinden beri ağlıyor?
Hani kalp çok kırılınca ağlayamaz ya insan,
Bu yüzden kaç kalbi kırık, duygusuz sanılıyor?
Kaç insan yüzünde tebessüm ile öldüğünden
Mutlu sanılıyor bu dört duvar arasında?
Peki bu dört duvarı terk etmek mümkün mü?
Terk etse bu dört duvarı belki doğar yeniden,
Bir kez ölen biri yeniden doğabilir mi?
Yeterince ölmüş birine, bu yuvarlak dünya dahi dört duvar değil mi?
O ölü beden konuştu bir gün bana
O bilmez son nefesini ne zaman aldığını
Ben bilirim
Adını fısıldadı son nefesinde
Kalbi son kez attığında anlattı her şeyi bana
Senin adını verdi, benim katilim budur dedi
Sorulmuş hiçbir sorunun cevabını söyleyemedi
Çünkü kendi sormuş olsa da hiçbirinin cevabını bilmiyordu
Bu dört duvarın mimarı, içindeki bedenin katili sensin.
Kim bilir kaç katil, katil olduğundan habersiz yaşıyor
Kaç mutlu insan, mutlu olmak pahasına kaç kişi öldürdüğünden haberdar
Ben bilmem, belki sen bilirsin.